27 Mart 2013 Çarşamba

Çevre


Bu yollar, bu evler, sokaklar bizim
Tozsuz dumansız bir hava kalmalı,
Bu ormanlar, bu bahçe, bu parklar bizim
Tozsuz dumansız bir hava kalmalı
Bu orman , bu bahçe, bu parklar bizim
 
Çevre bakım ister bir beden gibi,
Bakımsız olursa suçlu sahibi,
O da canlıdır, kırılır kalbi!
Çevremiz her zaman temiz olmalı
Bu orman , bu bahçe, bu parklar bizim

Çevremiz her zaman temiz olmalı,
Kirli yerler değil bizim yerimiz
Büyük sorumluluk taşıyoruz biz
Çevremizi her zaman temiz tutalım
Bu orman , bu bahçe, bu parklar bizim

İçimiz dışımız tertemiz olsun;
Ülkemizde herkes, mutluluk bulsun;
Çevreci bir düzen, birlik bulunsun
Çevremiz her zaman temiz olmalı
Bu orman , bu bahçe, bu parklar bizim

                      AHMET MUHTAR GÜNERİ

Bayrak


Gün gibi parla sen, şanlı sancak!
Yurdumun şerefi sensin ancak...
Yoluna can feda ederiz....
Aşıkız rengine ta ezelden,
Geçeriz senin için her emelden
Korkmayız , gelse de biz ecelden,
Selamlar sana ey bayrağım!    

               AHMET MUHTAR ATAMAN

24 Mart 2013 Pazar

Serenad


Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak,
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak.
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin karanfil, yasemin, zambak...

Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

                     AHMET MUHİP DIRANAS

Olvido


Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kâğıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola.
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyar ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, gelmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! ey sen! esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.

Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.

          AHMET MUHİP DIRANAS

Fahriye Abla


Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede,
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hatırada kalan şey değişmez zamanla.
Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye abla!

                    AHMET MUHİP DIRANAS

Kuşların Gözyaşı


Hava kat kat duman, ufak perdeli,
Sızlatır gözleri bir kükürt yeli...
Şu yapılan işi yapar mı deli?

Dünyada umudu kovan biziz biz,
Kendi kendimizi boğan biziz biz,

Gül eskisi gibi kırmızı değil
Leylak bahçelerin yıldızı değil
Bu kimin bağrında bir sızı değil?

Şimdi bahçelerde kol gezen acı
Toprak, su ve hava bizden davacı

Ne deniz masmavi ne dere berrak
Güzel günler bizden ne kadar ırak?
Ey düşünen insan inadı bırak...

Kirlenen ne toprak, ne hava, ne su
Kirlenen sensin sen işin doğrusu...

İnsandan kaçıyor balık, kuş, arı
Kovduk dünyamızdan nazlı baharı,
Uyarın, uyarın uyuyanları....

Ne deniz masmavi ne dere berrak
Güzel günler bizden ne kadar ırak?
Ey düşünen insan inadı bırak....

Bu toprakla bu su, bu hava bizim...
İnsanlık adına bu dava bizim.

                AHMET MAHİR PEKŞEN

Popüler Yayınlar