25 Mayıs 2013 Cumartesi

Türkiye


Çimenle, çiçekle, bin bir renk ile.,
Süslene diyarlar eller sende var.
Her mevsim suların geliyor dile,
Boz bulanık akan sular sende var.

Seni gezen haber alır çağlardan
Geçilmez her yanın yeşil bağlardan,
Zümrüt yaylalardan, karlı dağlardan
Tatlı tatlı esen yeller sende var...

Bezen ey sevgili Türkiyem   bezen,
Bir değil bin söyler aşkını sezen,
Pınar baslarında ceylanlar gezen,.
Ormanlık tepeler, beller  sende var.

              ALİ OSMAN ATAK

Öğretmen


Ey fazilet yolcusu, ey bilgi kahramanı
Hep elele vererek yükselttin vatanı

Mesleğin insanlığın en şerefli tacıdır
Bilgin, bütün dertlerin en büyük ilacıdır

Ülkün güneş misali aydınlatır her yeri
Vatanın dört yanında köyleri şehirleri

Yürü açık yolunda ilme olmaz duvar
Geleceğin günleri sevinçle bekleyen var
Halkı güldürecek sen, ilerletecek sensin.

Yeniliğe örneksin bütün ümit sendedir
Milletin gözü okul, gönlü öğretmendir

Nabzın vatan ve millet aşkı ile atıyor
Kalemin kılıçtan çok zafer yaratıyor

Gönüller feth ediliyor eserlerin her zaman,
Yaşa en büyük insan yaşa ey büyük insan

                    ALİ OSMAN ATAK

Kütüphanem


Ey bilgimin ışık yolu,
Kütüphanem, kütüphanem.
Her tarafın kitap dolu,
Kütüphanem, kütüphanem.

Kalbim, aşkın ile doldu,
Saadeti sende buldu,
Sevinç ile yüzüm güldü,
Kütüphanem, kütüphanem.

Her kitaba bakıyorum,
Bülbül ile şakıyorum,
Kütüphanem, kütüphanem.

Kitap neşe getiriyor,
Gönlüm göklere eriyor,
Ruhuma hayat veriyor,
Kütüphanem, kütüphanem.

                ALİ OSMAN ATAK

Çocuk


Oynayın çocuklar tutun el ele
Sevinç neşe ile dolanın gezin,
Bu eşsiz vatanı bezeyin güle
Şanlı bayrağımız göğe yükselsin,
Atatürk yoludur yolunuz sizin.

Milletin baş tacı, milletin kolu
Yarının büyüğü olan çocuklar,
Sizin tuttuğunuz ışıklı yolu,
Gördükçe kalbimiz gururla dolu,
Pembeleşsin yurtta bütün ufuklar

             ALİ OSMAN ATAK

Çanakkale Savaşı

Gelmeyiniz ey düşmanlar,
Çanakkale Savaşı
Çanakkale geçilemez.
Bekler nice kahramanlar,
Çanakkale geçilemez.

Filo, filoya dayansa,
Yerler bomba ile yansa,
Siperler kana boyansa,
Çanakkale geçilemez.

On Sekiz Mart Zaferi’ni,
Herkes tanır Türk erini,
Ölür de vermez yerini,
Çanakkale geçilemez.

Türk’ün göğsü, Türk’ün kolu,
Çanakkale'de Topçular
İman ile kuvvet dolu,
Aslan yurdu Gelibolu,
Çanakkale geçilemez.

Akan kanlar dönse sele,
Conkbayır’ı geçmez ele,
Dünya kopup gelse bile,
Çanakkale geçilemez.

Birçok milletin askeri,
Yenilerek kaçtı geri,
Anladılar Türk’ün yeri
Çanakkale geçilemez.

              ALİ OSMAN ATAK

Anne Şefkati


Hayatımda yüzüme güldü kaderim
Anne olduktan sonra yoktur kederim
Canımı yolunuza feda ederim
Ey sevgili çocuklar şefkat ile siz,
Ruhumun ve kalbimin içindesiniz!...

Ömrümden çok severim her ikinizi,
Ninni deyip salladım beşiğinizi...
Dizimde, kucağımda büyüttüm sizi...
Ey sevgili çocuklar şefkat ile siz
Ruhumun ve kalbimin içindesiniz!...

Önümsıra sevinçle koşup durunuz,
Zahmetli günlerimi unutturunuz...
Daima neşe ile coşup durunuz,
Ey sevgili çocuklar şefkat ile siz,
Ruhumun ve kalbimin içindesiniz!...

                    ALİ OSMAN ATAK

23 Mayıs 2013 Perşembe

Bir Gemi Yelken Açtı


Bir gemi yelken açtı hayâl iklimlerine,
Civârından çığlıkla yorgun martılar kaçtı;
Rüzgâr sürüklenirken derinlerden derine
Hayâl iklimlerine bir gemi yelken açtı.

Beyaz yelkenlerinde ölgün bir kızıllığın
Titrek son akisleri dalgalandı belirsiz;
Toplanırken göklerde bulutlar yığın yığın
Hırçın bir fırtınayı düşünüyordu deniz.

Ufuklarda solarken altın şafak gülleri
Yabancı âlemlerden sâadetler, emeller,
İhtiraslar bekliyen kimsesiz gönülleri
Gizlice sıkıyordu kızgın demirden eller.

En katı yüreklinin bile bu sabah iki,
Üç damla yaş kurudu solgun yanaklarında;
Açılan yolcuların hepsi hissetmişti ki
Bugün de erişilmez o diyâra, yarın da...

Mâdem ki o iklime erişmeye imkân yok,
Neden böyle vakitsiz enginlere çıkışlar?
Bulutlar toplanıyor, ufukta dalgalar çok,
Kış geliyor, yelkenler emin bir yerde kışlar!

Yolcular diyorlar ki: -Erişmek ümidi az;
Biliriz dalgaların her biri bir mezarlık.
Belki de içimizden hiçbiri ayak basmaz,
Lâkin yolunda ölmek, bu da bir bahtiyarlık!

Ufkun dört duvarına kanadını vurarak
Rüzgâr sürüklenirken derinlerden derine,
Gümüş yelkenlerini yüksekten savurarak
Bir gemi yelken açtı hayâl iklimlerine.

                             ALİ MÜMTAZ AROLAT

Ölüm ve Unutulmak


Bir gün kışı hatırlatan bir akşam
Ruhunda son kalan mânâ uçacak.
O gün dinlenecek vücudum ancak,
Kulaklarım kurşun ve gözlerim cam.

Birden örtülecek önümde dünya
Bir anda silinip yakın uzaklar
Beni tahtalara uzatacaklar;
Bitecek yaşamak bu yarım rüya.

Her dakika biraz daha kırılan
Kalbim parçalanmış, yazık, içimde.
Artık ıstırap yok, yok artık içimde.
Çöreklenmeyecek her gün bir yılan.

Kapatacak bana aşina bir el
Gözlerimi kesik hıçkırıklarla
Oh, kalbe batmayan bu kırıklarla
Her yasa yabancı kalmak ne güzel!

Seneden seneye ve ağır ağır
Gömüleceğim ben de ine ine
Hareketsiz ve kör, dilsiz ve sağır,
Boş bir karanlığın derinliğine.

                  ALİ MÜMTAZ AROLAT

Vatanıma


ey kendi ormanında kayıp sanılan ceylan
kadere terkedilmiş, unutulmuşsun sanma
bütün gelecek senin, aydınlık senin inan
özgürlük vaad eden ben hazırım arkanda.

ahum, canım, vatanım; önünü açacağım
uygarlık yolunda birlikte koşacağım
bilim meşalesiyle ışıklar saçacağım
mutluluk vaad eden ben hazırım arkanda.

tarihten ibret alıp, izinden ataların
sapmadım, asla sapmam ne bugün ne de yarın
bilincine varıpta dürüstçe çalışmanın
zenginlik vaad eden ben hazırım arkanda.

yol belli yordam belli, başkası aranır mı
birliğe muhtaç iken hiç düşman olunur mu
dünya hızla giderken geride kalınır mı
yükseliş vaad eden ben hazırım arkanda.

ben hiçbir zaman yılmaz, Atatürk'ün nesliyim
ben barışın bekçisi, zaferler neferiyim
adıma ülkü derler, özgürlük eseriyim
sakın yok zannetme hiç, ben hazırım arkanda.

                               ALİ HALLAÇ

Toprağın Türküsü


Değince saban demirinin ucu
sürülen toprağın bedeni uyanır
kucaklar sevgiyle gelenleri
örene saçılan tohumu

zaman çöker birazdan
acıyavşan kokusu tüten
gecenin sessizliğinde,
bir çocuk gölgesi büyür içimizde
ıslanmış yağmurlu saçlarıyla
toplarken güneşin sıcak eli
dinlenmiş yüreğin hasadını
akıtılmış emeğin terini
döllenmiş toprağın türküsü duyulur

                        ALİ FUAT BİLİR

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Bayrağım


Dalgalan göklerde esen yel gibi,
Çırpın onurla sen güzel bayrağım.
Düşmanı titretir,dalgalar sel gibi,
Yedi kat göklere yüksel bayrağım.
Üstümü süslüyor ayla yıldızın,
Bu dünya durdukça koşacak hızın
Sembolüsün Türk'ün,hem yurdumuzun
Sana uzanamaz bir el bayrağım.
Uğrunda hazırız kan vermeye biz,
İçimiz gölgende yıkanır temiz ,
Boy atar göklere senle sevgimiz ,
Dört yana ün salan güzel bayrağım.

                               ALİ ERTAN

Anadolum


Uyansın dedikçe uykuya daldın
Yanar Anadolu’m sana yanarım
Uygarlık yolunda hep geri kaldın
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Unuttun mu sevgi verip almayı
Dünya insanıyla hep dost olmayı
Hak etmedin orta çağda kalmayı
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Dostluk köprülerin yıkılır oldu
Zalimin zulmüne bakılır oldu
Ozanın, yazanın yakılır oldu
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Halkı için Pir Sultan’lar asıldı
Gönül defterine bir bir yazıldı
Boşuna mı Nesimi’ler yüzüldü
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Bir bak şu dünyaya bir bak haline
Cehalet gem vurmuş söyler diline
Hasretsin çağlayan sevgi seline
Yanar Anadolu’m sana yanarım

Çağan Ali’m direnmektir her demin
Kaptan sürememiş su almış gemin
Tek çaren başına geçmen dümenin
Yanar Anadolu’m sana yanarım

                      ALİ ÇAĞAN

Hayat Bahçesi


Bahçe tarumar. Ama gözler önüne serilen
Görüntünün sesi mi olmalı sözler? Serçe
Cıvıltıları, çan sesleri, at pislikleri,
Rüzgârın kuru yapraklarda bıraktığı
Hışırtı yapışıyor sanki yirmi yıldır
Kullanılmayan bahçeye, babanın ölümüyle.
Toplumsal arkeoloji mi ırgalayan beni
Tahrik eden, edilen bir leş kargası gibi?
Meraklıyım. Budanmamış güller çılgın
Palmiyelerin kuru dallarının altında,
Kendiliğinden ölen çiçekleri toplanmamış
Zakkumun. Gübre ve çürüyüş. Tohumdaki ev
Kale gibi gözlüyor şimdiki ve geçmişteki
Yaşantıyı: Kız ve erkek çocuklar burada
Denge buldular nilüfer yapraklarında, çember
Çevirmişti büyükler havuzda, sonra fırladı
Resimden haylaz damat ve gelinler. Ama
Onlar bir kez kapıdan girdiler mi
İçeri, gözleri parlardı babanın, ayrıldılar mı
Bir kaptan bakışını giyer, şapkasını geçirir
Sözüne, kimse evde durmak istemezdi
Tanışmamak için gözü dönmüş yalnızlıkla.
Oysa ölümün görevi ne, gelir padişah
Tekillik. Tek, sonra birden aynı
Merdiven basamakları, aynı işçilik, aynı
Anlamı bulunca evin biçeminde, dünya
Ne kadar acı dolu, herkesin kendi
Kefesine uygun dağılan. Acı aynı,
Zevk de, ama kefen ne kadar geniş
İse, ağırlığın ne kadar fazla ise
O kadar götürüyorsun işte öteye.

                    ALİ CENGİZKAN


           İstanbul, Heybeliada, Kasım 1996

Yaşamak Gibi


      -C.A. Kansu'nun anısına-

Küçük şeyleri sevmeliyim,
Dedem Ceyhun öğütledi.

Çolak amcamın demlediği
Bergamut tütsülü çayları,
Zından demirlerinde akşam
Karanlığı gözaltında tutanı,

Ay çevrende dinlenirken
Sürmeli kızımın bakışını,
Dışarda elleri bahar,
İçerde deli eden âşıkları,

Simit yemeyi yürürken,
Sevdiğimi sokakta öpmeyi,
Bir çiçek duruşunda dimdik
Kavgada ön safta gitmeyi,

Tıkız bebeleri kucaklarken
Doksanlık ninemce ağlamayı,
Gülü, reyhanı, nergisi,
Bir de maddeci diyalektiği,

Küçük şeyleri seviyorum,
Dedem Ceyhun yol gösterdi.
Son ıpıl bakışında gördüm,
Dedem ölümü de sevdi.

                    ALİ CENGİZKAN

Popüler Yayınlar