11 Mayıs 2013 Cumartesi

Kuş Bakışı


senin bakışın sevgilim
senin bakışın
bulutlarla yanak yanağa gezen kırlangıç
uçurumların anlamını bilen albatros
yağmurlu günlerde güneş devrimi yapan güvercin
senin bakışın
telefon kulübesinde sesimle sevişen kumru
gökgürültüsünün üstünden geçen turna
emeğin kavgasına kanat veren kartal
senin bakışın sevgilim
senin bakışın
"çok uzaklara gitmeliyim kendimi bulmak için" diyen leylek
"uzaklara gidersen yitirirsin yakınındakileri" diyen serçe
baştankara, içimdeki yazı bahçesine dadanan
sevgilim
senin bakışın
kısa otlara uzun dalların öykülerini anlatan çalıkuşu
çocukluğumun şeytan uçurtmalarıyla yarışan saka
aynanın önünden yavaşça  geçen tavuskuşu
sevgilim
ışığın yırtıldığı yerde gökyüzünü bekleyen ispinoz senin bakışın
gökdelenin bodrumunda yuvasını arayan tarlakuşu
odun kafalıları hırpalayan ağaçkakan
sevgilim
savaş gemilerinin üzerine yağan martı senin bakışın
senin bakışın
geceyi, seviştikçe kanadı kanayan geceyi
     boşluğun ıslığıyla aralayan yabankazı
gerçeküstü pelikan,
     gökyüzünde su kanalları açan pelikan
"yakaladığım en büyük balık sensin" diyen yalıçapkını senin
bakışın
sevgilim
senin bakışın
konduğu ağaçlara bir bir sarıldığım ardıçkuşu
sürüden erken ayrılan bıldırcın
cerenin sırtında uyuyan keklik
sevgilim
senin bakışın yağmurkuşlarının nem bolluğu
yıldızların felsefesini bilen kukumav
cennet papağanı, yatağımda gökkuşağını uyutan
kuşların müzik öğretmeni bülbül
senin bakışın
ezilenler başkaldırdıkça sevinçle öten kızılgerdan
sinema karanlığında dudak çırpan İstanbul kuşu,
                    öyle bir kuş varsa eğer
geceyle gündüzü tüylerinde eşitleyen saksağan
sevgilim
senin bakışın
mutsuzluğa gagasıyla gülümseme biçen kayaşakrağı
yapraktan çimene haber götüren ötleğen
Van Gölü'ne gölgesi vuran atmaca
Aladağlar'da iç geçiren şahin
senin bakışın
denizcilerin unuttuğu bahri
gemicilerin unuttuğu suyelvesi
sevgilim
hiç unutmadığım yelkovankuşu senin bakışın

yüzümdeki gökyüzü
bakışlarındaki kuşlarla tanıdı kendini
sevgilim senin yüzün
senin yüzün
eski kuşların yeni seyir defteri

                  AKGÜN AKOVA

Delinin Ölümü


ölüm diye mırıldandı gün boyu
sonra duru duru sustu hep
yalan yok, onunla dalga geçtik
nerden bilirdik ki
    sıcak bir kumru ölüsü gördüğünü
hem öyle pek eski değil, dün öğle üstü
ardından gök çıldırmış, bunu gören yok
deyin ki yıllardır bir periye aşk dokurdu yeşimle
enikonu balkonunu cin çarpmıştı, duyardık
daha kötüsü kedisi de düşmüştü damdan
düşmüştü de kalmıştı dokuz canına hayret
bir gezgin çoban yıldızını bırakmış eline, söylerdi
nicedir o yıldız çakardı ela gözünde

bir periye aşk dokuyordu hiç usanmadan
aslanağızları geçiyordu, iğneler, dervişler
fırdöndüler, koyun postları, kor bir yelek
simli gelin telleri, tut ki rüzgâr gülleri
ölüyordu
yanında duruyor, garipsiyorduk
    bir delinin de kumru gibi ölebileceğini

             AKGÜN AKOVA

Bak Fena Olur


bir gün ayrılırsak
sevilmekten eskimiş bir renk sanırım kendimi
gözbebeğime bakarım senin yüzüne özgü
gece gece
abone olduğumuz o parkta bulurum kendimi
köşe bankta sırt üstü yatıyorumdur
söylemem gerek mi bilmem, zırlıyorumdur
rıhtımlar dolusu narçiçeği sen
birkaç ton körkütük sen
bir öyle bir böyle sanıyorumdur kendimi

bir gün ayrılırsak
gülkurum, çılgın diye an beni
de ki bulutlanarak, onu sevdim gibi
kellesi kulağı düşüktür şimdi ayrılmışlıktan
göğün beline keman teli sarıyordur
her zamanki gibi
de ki
kulağına doldurduğu denizler seslenip gidiyordur
sözcükleri muz gibi soyuyordur ortalık yerde
yine Şiirzade Akgün Efendi sanıyordur kendini

bir gün ayrılırsak
dövünen çok olur, sevinen daha da çok
takla atanlar olur haber üstüne
göbek atanlar
ülseri azanlar olur
bir gün ayrılırsak
bak fena olur.

             AKGÜN AKOVA

İlkbahar


Yağmur geçti kar geçti
Soğuk rüzgarlar geçti
Güneşli bahçelerden
Güzel çocuklar geçti

Meliyor kuzucuklar
Seviniyor çocuklar
Ağaçlar dallar taktı
Bin bir renkli boncuklar

Taze hayattır bahar
Ne çok ışık renk saçar
Gezdirin eğlendirin
Gürbüz olsun yavrular

Rüzgarlar ese ese
Hayat verir herkese
Civciv bile kapanmaz
İlkbaharda kümese

             AKA GÜNDÜZ

Anadolu


Kuvvetlidir Türkün kolu,
Doğruluktur her bir yolu,
Baştan başa Türkle dolu.
Anadolu, Anadolu...

Türk çocuğu küçük yaştan,
Ekmeğini söker taştan,
Kurtulmuştur yeni baştan,
Anadolu, Anadolu...

Çalışmanın vardır tadı,
Tembelliğe alışmadı,
Türk cennetinin bir adı,
Anadolu, Anadolu...

            AKA GÜNDÜZ

7 Mayıs 2013 Salı

Hayvanların Dostluğu

Aman Dikkat
Aman Dikkat

Mis gibi

Kim üzdü seni?

Yine yüzünü yıkamamışsın.

Ben de çekebilir miyim?

Paylaşalım mı?

Dostum

Yerim senin bıyıklarını

Sevginin böylesi

Fare biraz abartmış galiba

Güvenmek başka şey

Annelik kutsaldır.

Toplamış hepsini

Özüm


Altmış beş yıl önce, Nisan ayında
Dillerimiz Hürriyete kavuştu
Saltanat boğuldu, Hakkın suyunda
Sellerimiz Hürriyete kavuştu

Çabucak kuruldu koca bir ordu
‘’Ya istiklal ya da ölüm’’ buyurdu
Türkiye’m, Türk’lerin öz anayurdu
Güllerimiz Hürriyete kavuştu

Millet saltanatın zincirin kırdı
Kendi yarasını kendi sardı
Meclis, meclis milli iradeye haykırdı
Kullarımız Hürriyete kavuştu

Fransız’ı, İngiliz’i, Yunan’ı
Sarıldı vatanın bütün her yanı
Kaynadı kalplerde Türk-İslâm kanı
Hallerimiz Hürriyete kavuştu

Atam Hâkimiyet, Milletin dedi
Bu meclis en büyük, Devletin dedi
Milleti, millet ile yönetin dedi
Ellerimiz Hürriyete kavuştu.

İstiklal aşkıyla parladı gözler
İstikbale doğru yürüdü izler
Cumhuriyet için  verildi sözler
Yollarımız Hürriyete kavuştu

Türk’ün yüreğinde doludur  iman
Mehmetçik kükreyen aslan mı aslan
Şanlı gazi olduk ve de kahraman
İllerimiz hürriyete kavuştu

Kahraman ordumuz ,barışta örnek
Mümkün mü düşmana vatanı vermek
Meclis bu millete oldu bir petek
Ballarımız hürriyete kavuştu

Hain düşmanlara hep şaşıyoruz
Ay yıldızın peşinden koşuyoruz
Altmış beş senedir hür yaşıyoruz
Yıllarımız hürriyete kavuştu

Çok şükür ,hür doğup ,murada erdik
Ecdat yadigarı vatanı gördük
Sazlara milletçe ,düzene verdik
Tellerimiz hürriyete kavuştu

             AHMET YİĞİT

Cumhuriyet


Halkımız bu savaşı
Kurtuluş için verdi
Zorlu bir savaş yaptı
Cumhuriyete erdi

Çağdaş bir yönetimin
Cumhuriyettin adı
Yaşadığımız çağda
Padişahlık kalmadı

Bağımsızlıktan amaç
Sömürgeye son vermek
Sömürülürsek eğer
Boşa gider tüm emek

Savaşta  öncümüzdü
Mustafa Kemal Paşa
Yurttan düşmanı kovduk
Cumhuriyet çok yaşa

               AHMET VEFA ARAY

23 Nisan


Toplanın,  kaynaşın meydanlar dolsun
Yürek “Türk, Türk”  atsın döşte, nabızdan.
İçten sevinç taşsın,  göz aydın olsun,
Artık leke yok ayda yıldızda,

Her canlı tek  yürek olarak solur,
Bebekler dinlenir beşiklerinde.
Çocuklar gencelir  gençler güç olur,
Hayatın umutlu eşiklerinde…

Bugün kapısını açtı her ufuk,
Egemenlik doğdu yurdun üstüne…
Her karış toprakta güler her mahluk
Her Nisan ayının  yirmi üçünde…

             AHMET VEFA ARAY

Sevgili Öğretmenim


Ben bir çocuğum
Ali’yim Ahmet’im Mehmet’im
Ayşe’yim derya’yım Kezban’ım
Tertemiz bir defterim,yazılmamış
Ben yumuşacık,her şekle sokulmaya hazır hamurum yoğrulmamış
Çalışmaya hazır saatim kurulmamış
Bir dünyayım keşfedilmemiş
Bir ırmağım yolu çizilmemiş
Sana emanetim öğretmenim
Yarının geleceğisin diyorsun
Hep göğsünü geriyorsun ve Atatürk’ü gösteriyorsun
Bana geçmişi yaz satır satır
Beni koru,beni yoğur,beni kur
Beni yürüt beni koştur beni uçur
Beni o Mustafa Kemal yap öğretmenim.

                   AHMET ÜST

Şehirlerdir Acıtan Kalbimi


Şehrini arayan bir nehirdim
Arar gibi eski bir sevgiliyi
Her yanım toprak, tuz ve kum
Köpüğü dağılmış bozkırda
Çoktan unutmuş çıktığı vadiyi


Kadınlar da görmüş yalnızlıkta
Gözleri kırık bir söğüt dalı
Kan mıydı sızan gözyaşı mı
Uzak bir yıldız gibi kaymış
Elinden, nehrimin suları


Nasıl akar giderdim oradan
Sürüklenen bir nehirsem de
Savrulan birkaç su damlası
Kalsın isterdim kirpiklerinde
İşte öyle bir sevgi anısı


Suya değen ince otlara
Uzanırdım, ah bir tutunsam
Ama, bir nehirdim ben
Akıp giden kırgın göçebe
Bin yıldır batık şehrini arayan


Şehrini arayan bir nehirdim
Gözü tutmayan hiçbir şehri
Ayaklarına dolanan köprülerin
Birinden ötekine geçip gitsem de
Şehirlerdir acıtan kalbini

              AHMET UYSAL

Yarım Kaldı Son Serüven


Sen öyle düş içindeyken
Silindi suda sureti
Yarım kaldı son serüven
Döndü durdu rus ruleti


Söz eskidi su bulandı
Nasıl bulmalı yeniden
Ki birbirine karıştı
Bilinenle bilinmeyen


Sendin o yaz parıltısı
Yörüngesiz bir gezegen
Yalnız, umarsız, bulutsu
Karanlık sularda yüzen


Bitti mi o mahur faslı
Ay ışığında söylenen
Ateşin suyla dansıydı
Yarım kaldı son serüven

             AHMET UYSAL

Sana Ne Söylesem Ömrüm


Güz geldi ah, güle ne söylesem
Sana ne söylesem ömrüm
Sen ki şiirler düşürürdün
Uzun uğultularla akan sulara
Toprağın tuzu, taşın izi olurdun

Ayışığı toplardın güllerden
Gecenin ürpertisinden çocukluğumuza
Kırgın kadınlarımıza yazılarda
Oradan oraya savurduğumuz
Sarılan sarılan yalnızlığa

Şimdi nasıl koysam yerine
Kırılan dalı, örselenen çiçeği
Okşasam usulca, öpsem öpsem
Bulutlarla düşlesem, kuşlarla düşünsem,
Şiirle sağaltsam sayrı yüreğimi

Sana ne söylesem ömrüm sana
Sen ki gümüş pullar düşürürdün
Bulanık karanlığına hüznümüzün
Yeniden yeniden kazanırdık umudu
Unutulurdu yenilgi, susardı ölüm

Güz geldi ah, güle ne söylesem
Sana ne söylesem ömrüm
Toparlan, kanınla katıl haydi
Kalan ömrünle, kanayan yanınla
Bir yoğunluğa koy günlerini

           AHMET UYSAL

Aynalar



Ey ask! ../ Varlığındır beni umutlandıran.../
Ve bütün uzuvlarımı kanatlandıran! /
Yokluğun, umut lâhitlerinde hapsediyor
Beni:/ /Ruhsuz ve karanlık.../
Kim bilir, belki de sana adıyor beni! ..
Aralık 2000 -Bayburt

Adımlarımda sırdır yılların meşakkati.
Ve yorgun yüreğimde rastlanır izlerine!
Boşa geçmiş yılların tarumar ettiği ben;
Yüklenir geçmişini yorgun omuzlarına..!

...Ne yâre kulaç oldum, ne kulaç oldu yârim,
...Ne yâr bahtiyar oldu, ne de ben bahtiyarım...

Yüreğim kirik dökük, boğazım düğüm düğüm,
Darmadağın bir surat aynalarda gördüğüm...
Ne kıymeti var simdi bilerek öldürdüğüm
Ruhumun benim için? Bir ceset kadar varım.

...Ne yâre ilâç oldum, ne ilâç oldu yârim,
...Ne yâr bahtiyar oldu, ne de ben bahtiyarım...

Kirik aynalardaki suretime bir bakin:
Hangisinde, suretim suretinize yakin? ..
Yok birbirinden farkı, seyretmeyi bırakın!
Yâr gibi yâr bulmadan gelip geçmiş yıllarım

...Ne yâre muhtaç oldum, ne muhtaç oldu yârim,
...Ne yâr bahtiyar oldu, ne de ben bahtiyarım...

                            AHMET TURAN ALTUNSU

Popüler Yayınlar