8 Şubat 2013 Cuma

MOLA


saçlarımı erken rüzgarlarla dağıttım
alnımdaki lekeler eylül ıslıklarından
yüzüm kör bir aydınlıkta nedensiz şimdi
yani nedensizim, yani yolum uzun, gün kısa

alıştım, artık çiçeklerle deniyorum kendimi                                                                                                                                                                                                                        
son kimliğim de aşınmıştı geceye karışmaktan  
gülüşümün adını bulamayacaklar, biliyorum
çocukluğum yaşlanmayacak uğultularda
   
eskiyen günlerde bir ilenç var, bunu da biliyorum
resimler yırtılırdı bakışlarımdan, yine de üşümezdim
yine de uzanırdım sabahın buğusuna
unuturdum göğsümü delen ışıkları

seni artık yaz sularında aramıyorum
burda geceler yoksul, çocuklar suskun
ve binlerce söz ölüsü ellerimde
ben de susuyorum, sustum artık

sustum ve yüzüm kanamıyor hiç bir güle

                     ADNAN AZAR

ÖĞRETMENİN KORKUSU


Sizler şimdi yıldız gibi uzakta ışıyanlar
Emekler üstüne gerili kanatlar
Sizler her mevsimde bahar taşıyanlar
Bahçelerden bahçelere atlarız

Kiminiz hapishane pencerelerinde
Kiminiz hastanenin beyaz yataklarında
Ölmüş,öldürmüş olmanız geliyor aklıma
Karanlığım büyüyor korkumun bataklığında

Elimde suladığım fidanlarınızı hatırlıyorum
Akik yüzlerinizde eriyen çekingenliğinizi
Gülsem içinizde yeşeren dünya
Bağırsam solar çiçekleriniz

Benim korkumun nabzı vuruyor ara sıra
Sizlerden bekliyorum müjdeli sabahları
Sizler şimdi yıldız gibi uzakta parlayanlar
İçimden geçiyor adımlarınızın sokakları

İğri yollar çamurludur çocuklarım
Hazların bitmez kumsalları vardır çeker
Yolunuzdaki fener aklın ilkeleri olmalı
Vatan ne çekerse öğretmenin korkusundan çeker.

                         ADNAN ARDAĞI

ÖĞRETMENİN DUASI


Aydınlık avuçlarımızı sana uzatıyoruz tanrım
Sen bizim kalplerimizdeki sevgiyi arttır
Bize çocuklarımızı ışıtmamı için kuvvet ver
Bahçelerimizde büyüyen ağaçlar örneği

Gökler örneği genişler sabrımızı
Mutlu kokular içre açılmış sabahlarda
Serinliğin getir yüzümüze çalışmalarımızın
Her tuttuğumuz elde ışın,ter ve nur

İnsanlığın saadetine çabalarımızı yönelt
Sevginin pırıl pırıl aksı vursun gözlerimize
Günlük ekmeğimizi ver,sağlığımızı ver
Sükun içinde dönelim sıcak evlerimize

Ailemizin milletimizin refahı için uyar bizi
Yeni ve hür fikirleri eksik etme kafalarımızdan
Bir bayrak gibi dalgalandır ruhlarımızı
Sevgi ve bilgi içinde büyüt çocuklarımızı

Duamızı sana ulaştırıyoruz tanrım
Ellerimizden eksik etme mutlu çabayı
Biz öğretmenleri koru ve mutlu kıl
Aydınlık avuçlarımızdan yukarı.

                 ADNAN ARDAĞI

GAZEL


Aşkta kanun imiş âşıklara cevr eylemek
Âşık oldur kim cefâ-yı yâre sabretmek gerek

Aşk nâz ü şîve evvel gösterir âşıklara
Âşık ol demde ona cânı fedâ etmek gerek

Âşıkın ancak murâdı dostunun maksûdudur
Çekse de bin derd ü mihnet hep sebât etmek gerek

Arzû-yı dü-cihândan geçmedir aşka nişân
Terk-i cân edip reh-i cânâna azm etmek gerek

Âftâb-âsâ bilip her zerresin nûr-ı safâ
Her belâ dosttan gelir kim merhabâ etmek gerek

Havf-ı a'dâ eylemez olan müsellah aşk ile
Yanmadan Hakka erilmez pertev-i tevhîd gerek

Nefsle cehd et tecellî eylesin aşk-ı Hudâ
Beyt-i kalbi Âdile ma'mûr ü pâk etmek gerek

                              ADİLE SULTAN

Türkiye


Vurulmuşum toprağına taşına,
Yerde gezen, gökte uçan kuşuna.
Baharına, yazına, kara kışıma
Vurulmuşum.
Eli kalem, eli kazma, eli kürek tutan,
Yüzü toprak kokan,
Sınırlarında omuz omuza yatan
İnsanlarına...
Benim iyi yürekli kardeşlerim
Hep senin dostlarındır;
Benim çiğdem kokulu memleketim.
Ekin biçtim tarlalarında demet demet,
Kaval çaldım, koyun güttüm yaylalarında,
Tuza bandım ekmeğimi;
Kolumu yastık yaptım düzünde, bayırında,
Kesemde bereket, gönlümde servetim,
Dizimde kuvvet, torbamda katık,
Damarlarımda dolaşan memleketim.
Gözlerin ne güzel deniz mavisi!
Ormanlar urban olmuş yeşil yeşil;
Uzanır kolların nehirler boyu,
Sıcak kucağında saadetim.
Benim çiğdem kokulu memleketim.
Nice türküler yakıldı senin için;
Destanlar düzüldü,bayrak, bayrak,
Davullar vuruldu, dize geldi zeybeklerin;
Kapında nöbet tuttu yıllar yılı,
Gençliğim, heyecanım, gayretim.
Gözümde nur, içimde sevgi,
Elimde saz, dilimde türkü memleketim.
Türkiye, doğduğum,
Türkiye, doyduğum,
Türkiye, konduğum yurt!
Sevgim, inancım özlemim!
Beşiğimi salladın, sendedir mezarım.
Sen, gönlümde yatan memleketim.

                    ADİL TURAN

6 Şubat 2013 Çarşamba

ASUDE


Adlarımız bile çoktan eskidi
Ve bir gündü, dehşet içinde anladım:
Sesleri de artık hiç duyulmuyor
Zaman bu, neleri silmiyor ki!

Kalbim, bizi en iyi bilen sensin
Anlat ki her şeyimiz ölümlere düşmeden:

Hep aynı köşelerde oturur,
Ve bir türlü o güne sığamazdık.
Yazlar, yokuş aşağı gelip geçer,
Arka odalar poyrazlara dönerdi.
Kadınlar görürdük sabah bahçelerinde
Örtülü müydü yüzleri, sis mi basardı?
-Belki de bellekte Monet rüyası-
Bahçeler biter, imgeler uzanırdı.
Manastıra dalardık, sıkışıp kalmış ruhlara
Duvarlarında gözler vardı, karşılaşırdık...

Zaman bu, hiç durup beklemez ki
Şimdi belleğimde hep o aynı fısıltı:
Adlarınız bile çoktan eskidi! Bittiniz!

                  ADİL İZCİ

MUSTAFA KEMAL'CE


ve bir Erzurum sabahında
uzun bir savaşı düşündüm
Mustafa Kemal'ce

büyüdü ellerim ve gözlerim
Sakarya'nın doğu yakasında
dağda bir geyik gibi

o zaman çizdi Seddülbahir'i
alaca şekillerde Mustafa Kemal
savaş haritasına

sonra barut kurşun ve kan
bir nice güneşi çağırdım
Mustafa Kemal'in otağına

               ABDÜLKADİR BULUT

GÖZYAŞLARI DA ÇİÇEK AÇAR


Ellerimi dokunduğum her yerde
Çığlık çığlığa kıvranıyor hayat
Ve ölen arkadaşların giysilerini
Bir kere daha dürüp koyuyor analar
Çamaşır sandıklarına
Gözyaşları da çiçek açar

Bugün yurtyeri olsa da acılara
Kayaların en sarp yerlerindeki
Kırlangıç yuvalarını andıran alnın
Bir gün terli bir gelecek uçuracak
Sabahlardan akşamlara kadar
Gözyaşları da çiçek açar

Ansızın oyuna başlayan çocukların
Sesleri kadar canlı ve huylu
Sevinçleri kadar taze ve acemi
Bir duruş kuşatır seni o zaman
Gözyaşları da çiçek açar

Başını dayadığın ağaç dalı
Bak hafifçe eğildi toprağa doğru
Uyuyan bir çocuğun soluk alışını
Dinler gibi kendini vererek
Yaklaş yüzünü örse de acılar
Boynundan ter boşalan herkese
Gözyaşları da çiçek açar

Yaklaş, yüzünü örse de acılar
Ve nasıl yakalarsa toprağı kök
Suları renk, dalları kiraz
Sen de öyle yakala hayatı
Yürü kol kola canıma değsin
Gözyaşları da çiçek açar

                   ABDÜLKADİR BULUT

BURDAN BİR ŞİİR ÇIKAR


Kürekler çekiyorsa acemi kayıkçıyı
Taşı annesi sanıp sarılıyorsa yosun
Şehirli desen peşine düşmüşse köylü kilim
Bir kapı ötekine buyrun efendim diyorsa
Bir pencere ötekine açılıyorsa örneğin

Burdan bir şiir çıkar ve ben onu yazarım
Irmağın altından geçiyorsa bir köprü
Aşk ağacın gövdesini sallıyor
Yaprak ondan fazla ürperiyorsa
Çivi zannediyorsa çarmıh İsa'yı
Çıraktan el alıyorsa bir usta

Rujun belirlediği bir kadın dudağından
Şu sözler çıkıyorsa yapma çiçekler çağında
"Gözlerim rimelliydi ağlayamadım"
Bir yenilgi daha almış olur gül
Ve ben bunun şiirini yazarım

Kuş sınıfında yer almış olmalarından
Bir şiir çıkabilir serçe ile kartalın
Koca dünya bir hamalı taşımaz
Koca dünya sırtındadır hamalın

Şiir deneylerle değil acemilikle yazılır
Otelin yolcuda dinlendiği vakitler
Ateş üşüyorken dergiden kitaplardan
Nice Abdülkadir Budak'lar geçer

                    ABDÜLKADİR BUDAK

HAYATTA BEN EN ÇOK ANNEMİ SEVDİM


 Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana, annem yürek serinliği
En sevdiği oğluydum -bana hep öyle gelirdi-
            Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim
            Hayatta ben en çok annemi sevdim

            Sözümona büyümüştüm, ekmek getirirdim eve
Annem öldü, düşüyorum, koptu salıncağın ipi
Anahtarsız bir kilide benzediğim doğru şimdi
            Saçlarına tırmanırdım tutunup yıldızlara
            Kokusu kalmıştır diye kapandım odalara

            Kıyamazdı bilirdim şiirler yazan oğluna
Sevgilim terkedince benden fazla ağlardı
İstiridyeydi annem, içinden inci çıkardı
            Hergün daha da büyüyor yüreğimdeki yırtık
            Annemi anılarda bile bulamıyorum artık

            Babamın hemen ardından gitmesi gerekmezdi
Evinin badanasını yarım bırakıp erkenden
O gün bugündür bana gülden önce gelir diken
            Dedim ya anahtarını yitirmiş bir kilidim
            Hayatta ben en çok annemi sevdi

                         ABDÜLKADİR BUDAK

BİRLİK


Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun!
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Bölücü sapıklar aklına koysun
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Dünün insan yiyen kanlı çarkı yok!
Yüzlerde gam, gönüllerde korku yok...
Çerkezi yok, Kürdü yoktur, Türkü yok...
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Allah bir, vatan bir, bayrak bir beden
Yanlış yola sapmayalım bilmeden!
Doğu, batı diye ayırmak neden?
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Yırtılıp atılmaz tarih sepete!
Birlik oldu camide ve cephede;
Kore'de, Kıbrıs'ta, Kocatepe'de
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Nineler, dedeler, masum bebekler,
Bizlerden Huzurlu Türkiye bekler;
Tutuşsun el- ele kızlar erkekler:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Kalacak adımız, kaldığı gibi,
Aleme velvele saldığı gibi
Tıpkı Sakarya'da olduğu gibi
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Ne zulmü severiz, ne kinimiz var!
Hayrı emreyleyen hak dinimiz var;
Dağlar, çağlar boyu yeminimiz var:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

              ABDURRAHİM KARAKOÇ

Bayramlar Bayram Ola


Güneş yükselmmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı bayram dedi yalın ayaklı
Adam bayram dedi tam ağlamaklı

Eli öpüldükçe dili burkuldu
Konuşmak istedi dili tutuldu
Güç bela ağzından bir off kurtuldu

Oğlu bayram dedi sırtı yamalı
Adam he ya dedi gözü kapalı

Düşündü kış yakın evde odun yok
Tenekede yağ yok çuvalda un yok
Yok yoka karışmış tuz yok sabun yok

Avrat bayram dedi eğdi başını
Adam evet dedi sıktı dişini

Çalışsa ne iş var ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözünü karşı duvara

Takvim bayram dedi silindi yazı
Adam öyle dedi bağrında sızı

Döndürse yönünü herhangi dosta
Dul yaralı yetim hasta
Aylar yıllar günler erirken yasta

Yer gök bayram dedi ağzını açtı
Adam bayram dedi evinden kaçtıGüneş yükselmmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı bayram dedi yalın ayaklı
Adam bayram dedi tam ağlamaklı

Eli öpüldükçe dili burkuldu
Konuşmak istedi dili tutuldu
Güç bela ağzından bir off kurtuldu

Oğlu bayram dedi sırtı yamalı
Adam he ya dedi gözü kapalı

Düşündü kış yakın evde odun yok
Tenekede yağ yok çuvalda un yok
Yok yoka karışmış tuz yok sabun yok

Avrat bayram dedi eğdi başını
Adam evet dedi sıktı dişini

Çalışsa ne iş var ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözünü karşı duvara

Takvim bayram dedi silindi yazı
Adam öyle dedi bağrında sızı

Döndürse yönünü herhangi dosta
Dul yaralı yetim hasta
Aylar yıllar günler erirken yasta

Yer gök bayram dedi ağzını açtı
Adam bayram dedi evinden kaçtı

                     ABDURRAHİM KARAKOÇ

Anadolu Sevgisi


Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram,her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda,yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör.

Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz,sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör.

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,
Yolları toz,çamur,evleri kerpiç.
O kirli kabukta,o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör.

Anlamaz,bilmezsin sen bizim halkı,
Sevgiyi bulasın,yakına gel ki...
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör.

            ABDURRAHİM KARAKOÇ

4 Şubat 2013 Pazartesi

Uzaksın Bana



Sahipsiz gönlümü almak istemez misin. 
Hissetmek istemez misin sevgimi 
Yazmışım seni her parçama 
Sigaramın her nefesinde 
Aldığım her nefeste 
Kokladığım her çiçekte 
Bütün hayalimde sen varsın 
Sanki her zaman benimlesin 

Ne olur hep yanımda olsan 
Sevginden birazcık tatsam 

Rüzgar getiriyordu kokunu bana 
Kuşlardan alıyordum haberini 

Uzak kalma benden 
Diz çökmüş bekliyorum seni 
Zamanın içinde kaybolmuş gibisin sanki 

Yıldızlara sordum, ağaçlara sordum 
Taslara sordum ve kuşlara sordum 
Dediler ki o gelmez sana 
Sormaz olaydım. 
Bütün umutlarım yıkıldı bir anda 

Gecelerin karanlığında kayboldum. 
Artik aydınlatmıyordu yıldızlar yolumu 
Bulamıyordum kaybettiğim umutlarımı 


Sevginle büyüttüğüm çiçekler 
Soldular birer birer. 
Susamışlardı onlar da sana 
En az benim susadığım kadar


                    ABDULLAH YILDIZ

ATATÜRK'Ü GÖRDÜM DÜŞÜMDE


Sizler yaşadıkça çocuklarım
Ben de yaşıyorum demek,
İşte aranızdayım Ahmetler, Mehmetler'le,
Sizler yaşadıkça çocuklarım
Elele
Yanınızdayım

Sizler yaşadıkça çocuklarım
Daha ferah içim,
Gök daha geniş denizler daha geniş,
Vatan ya vatan,
Vatan sonsuzluktan gelmiş
Sonsuzluğa açılan yol
Vatan siz.

Sizler yaşadıkça çocuklarım
Bilin ki
Ben de yaşarım,
Bir sevinç düştü mü içinize
Bir keder düştü mü içinize
Bilin ki
Aranızda ben varım.

          ABDULLAH RIZA ERGÜVEN

Murassa Gazel


Yaz çekti gitti, güz değişik bir bahar açar
Yel kükredikçe dalga denizden tomar açar

Çoktan solup sarardı bağın benzi durmadan
Artık solan benizleri kan yüklü nar açar

Güz, puslu gözgüsünde silik yansıtır göğü
Toprak, solan çiçeklere her gün mezar açar

Salkım söğüt çömelmiş arar yerde bir yitik
Yaprak sanıp boş avcunu dal dal çınar açar

Hırçın yel, uslu dal kapışırlar yalınkılıç
Rüstem bitirse bir savaş, İsfendiyar açar

Güz her dönemde gündeme gelmiş bir öyküdür
Dün Şişli gündem açtı, bu gün Üsküdar açar

Antalya tınmaz, Eskişehir yadsımaz güzü
Çivril kapatsa pencere, Sultanhisar açar

Her telli çalgı tel tel açar sanmayın gönül
Dün bir ud açtı gönlü, bugün bir gitar açar

Her düş, giz ülkesinden açar bir demir kapı
Şâir kapatsa bir kapı, bir bestekâr açar

Dövdükçe tavlanan demir er geç kılıçlaşır
Her kın filizlenip, Ali'den Zülfikar açar

Görkemli şiirimin suyu bol güçlü kaynağı
Her çağda, her dönemde coşan bir pınar açar

                   ABDULLAH ÖZTEMİZ HACITAHİROĞLU

3 Şubat 2013 Pazar

BAYRAĞIM


Bayrağımızla hürüz 
Özü sözü hep biriz 
Bayrak için savaşıp 
Seve seve ölürüz... 

Bayrak için savaştık 
Nice zorluğu aştık 
Bayrağımız olmasa 
Bir korkuluk,bir taştık... 

Gönlümdedir bayrağım 
Odur damarda kanım 
Anlı şanlı bayrağa 
Feda olsun bu canım... 

Bayrak gökte bir kuştur 
Ay-yıldızı ne hoştur 
Değerini bilmezsen 
Senin yüreğin taştır... 

Göğümün ay-yıldızı 
Kanımdan da kırmızı 
Sana canını verir 
Bu yurdun oğlu-kızı... 

Cennettir benim vatanım 
Canıma can katanım 
Göklerinde dalgalanır 
Benim nazlı bayrağım... 

Hür yaşamak ilkemiz 
Cennet bizim ülkemiz 
Medeniyet yarışında 
Yükseliyor sesimiz... 

Bayrak için verdik şehit 
Meleklerdir buna şahit 
Vatanı, milleti için 
Canını verir her yiğit... 

Şanlıdır sancağımız 
Sönmez hiç ocağımız 
Bayraklarla donansın 
Dört köşe bucağımız..

                ABDULLAH ATAY

KASIM SANCISI


Sen doğdun ya ölümsüzlüğün üstüne
 Parklarda, alanlarda gördüğüm,
 Kürsülerde söylevlerde anlatılan
 Her 10 Kasım'da yas tutulup
 Ardından ağlanan sen değilsin...
Sen geldin ya, yalnızlığın kara günlerine
 Kimseler söyleyemez öldüğünü
 Gök mavi gözlerin hep üstümüzde,
 Okullar dolusu oğullar, kızlar,
 Çelikten duvarlar gibi yürekli askerlerin,
 Bacalarında yarınlara umut tüten fabrikalar
 Işığı alnımızda ak yolların...
 Sen baktın ya, tutsaklığa ülkelerin,
 Özgürlüğün kulaklarında inleyen,
 Tohum olup ekilmişsin
 Sabahları ilk öpücüğü,
 Yağmurusun kuraklığın,
 Tarihimin altın harfli kader kitabı,
 İlkten sonra okunan...
 Sen gösterdin ya, savaşı, barışı
 19 Mayıs'lardan 10 Kasım'lara
 Açtın ya, anamın peçeli yüzünü,
 Gümüş aynalara
 Çıkardın ya başımdan püsküllü fesi
 Bir elinde süngü, bir elinde kalem
 Yeniden yaratılan milletin.
 Şu an anıt diye diktiklerimiz var ya,
 Bir tek yüceliğini anlatamaz.
 Okyanusların büyüklüğü içimize
 Senden parlak güneş doğamaz...

                 ABDULLAH AKAY

ANKARA


Niçin sevilir bir kent
Ekmeği suyu insanı için mi
Yoksa uğultusundaki
           o sürekli derinlere kaçan
                            eskil renkten mi
Yoksa gizlediği için mi
                        suçlarımızı
                        gökyüzünden kırlardan
Niçin sevilir bir kent
Bilmem ki.


Ama artık zamanı geldi
İtiraf etmeliyim
Seviyorum bu kenti ben de
Bir kadını sever gibi.
İçim içimi yiyor kimi zaman
Kızıyorum gördükçe hafifliklerini
Ama çıkıp baktığımda tepelerinde aşağılara
İnip yitirdiğimde kendimi
                       o buğulu sokaklarında
Anlıyorum onsuz edemeyeceğimi
Niçin sevilir bir kadın
Bilmem ki.


Ankara
Ey aziz kentim benim
Bana kimliğimi kişiliğimi verdin
Zor günlerde sen emzirdin
                        yetim şiirlerimi
Ey güzeller güzeli
Mustafa Kemal'in gelini.


Göğe atılırken taş kesilmiş
Çift başlı bir Hitit kartalı gibi
Bakarken Anadolu'ya
Asıldım ayaklarına
Boynumda Midas'ın armağanı
Gümüş bir gemi çapasıyla
Dolaşıp duruyorum
Ay ağılı dolamlı
Düş çanağında.

                  ABDULKADİR PAKSOY

GÜZEL TÜRKİSTAN


Güzel Türkistan sana ne oldu? 
Seher vaktinde güllerin soldu, 
Çemenler solmuş kuşlar hem feryat 
Hepsi mahzun, olmaz mı dil şad? 
Bilmem niçin kuşlar uçmaz bahçelerinde 
Birliğimizin sarsılmaz dağı 
Ümidimizin sönmez çerağı 
Birleş ey halkım, gelmiştir çağı, 
 Bezensin şimdi Türkistan bağı. 
Davran halkım artık yeter bunca cevr ü cefalar 
Bayrağını al, kalbin uyansın, 
Kulluk, esaret kamilen yansın, 
Kur yeni devlet düşman irkilsin 
Yüce Türkistan ayağa kalksın 
Kendi öz vatanının gül bahçelerinde

                 ABDULHAMİT SÜLEYMAN ÇOLPAN

Makber

Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.

Ben gittim, o haksar kaldı,
Bir köşede tarumar kaldı,
Baki o enis-i dilden, eyvah,
Beyrut'ta bir mezar kaldı.

Bildir bana nerde, nerde Yarab,
Kim attı beni bu derde Yarab?
Nerde arayayım o dil rübayı,
Kimden sorayım bi-nevayı?

Derler ki unut o aşnayı,
Gitti tutarak reh-i bekayı,
Sığsın mı hayale bu hakikat?
Görsün mü gözüm bu macerayı?

Sür'atle nasıl da değişti halim,
Almaz bunu havsalam, hayalim.
Çık Fatıma! Lahdden kıyam et,
Yadımdaki haline devam et.

Ketmetme bu razı, söyle bir söz,
Ben isterim, ah, öyle bir söz.
Güller gibi meyl-i ibtisam et,
Dağ-ı dile çare bul, meram et.

Bir tatlı bakışla, bir gülüşle,
Eyyamı hayatımı temam et,
Makber mi nedir şu gördüğüm yer?
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber?


                 ABDULHAK HAMİT TARHAN

Aklımda Bir Tek Sen


Gölgelenir mutluluk içimde,
Yalnızlığa uzanır bir yol.
Susarım, söyleyemem kimseye,
İçin için ağlarım bazen.
Bir hatıra, dünü yaşatan,
Bir resim, bir nota veya sen!
Zaten her zaman aklımdayken...

Dökülür bir damla gözyaşı,
Bir hıçkırık, kırılan bir kalp!
Yalnızca acı olur sonu...
Özlemler bende yasar,
Yasayan ruhunla beraber!
Bir hayal, bir düş gibi
Kaybolur, geçer yıllar...

Sonunda kalan kalbimde;
Belki hüzün, belki ask
Veya bir tek sen...

         ABACAN ASKISEV SENKAL

MEHMETÇİK

Eline sancakla koşup ileri
Düşman saflarında girdi Mehmetçik
Öldü de yolundan dönmedi geri
Gönlünü zaferlere verdi Mehmetçik
Toz, toprak, alaslar içinde koşup
 İmanla kükreyip , imanla coşup
 Keskin kılıcıyla siperler alıp
 Düşmanı yerlere serdi Mehmetçik
 Allah Allah deyip , yurdu anarak
 Başında sancağı dalgalanarak
 Şanlı zaferlere erdi Mehmetçik

                     A. OSMAN TATRA

23 NİSAN 1920

Vatan ufuklarında esiyordu, korkunç yel,
Her kalp keder içinde, bütün gönüller kıştı
Biz yeryüzünde yokken, bundan yıllarca evvel
Bu cennet Türk yurdunu kara bir sis sarmıştı.

Bir mucize ansızın bir gün dağıttı sisi 
Ufuklara nur saçan eşsiz meş'ale yandı.
Yurdu kurtarmak için Büyük Millet Meclisi
Tam 79 yıl evvel Ankara'da toplandı.

Zafer peşinde koştuk, geri bıraktık dünü,
Hakkı gerçek bilerek, her zaman ona taptık.
Yurdumuza kurtaran bu mukaddes günü,
Kendi günümüz saydık, Çocuk Bayramı yaptık.

Bu ne büyük sevinç, bu ne doyulmaz bir haz,
İçimizde yüzyılı gün yapacak bir hız var,
Birgün neşe içinde coşsak, taşsak yine az
Çünkü bir gün içinde iki bayramımız var.

Hep el ele verelim bu sevinci yayalım
Kalmamalı en ufak bir tasamız, gamımız
Bu gün sevinç içinde koşalım oynayalım
Bu bizim günümüzdür, bizim bayramımız.

Ey çocuklar! bizimdir, bugün şerefler şanlar
Yaşasın bu bayramı yaratan kahramanlar!...

                       A. VECDİ BİNGÖL

Aşk ve Hayat


Hayatı aşka böl, hayat çoğalır;
Hayatı aşkla çarp, zaman zor alır;
Bütün hayatları topla, aşk eder;
Hayattan aşk çıksa, elde ne kalır?

                    A. VAHAP AKBAŞ

CUMHURİYET


Kan akıttık, can verdik, öyle kavuştuk sana,
Adı bile veriyor, bahtiyarlık insana,
Seviyoruz seni biz, canımızdan ileri,
Ata’ mıza söz verdik, dönmiyeceğiz geri.

Eğer bir gün gerekirse canımız,
Damarlarımızda saklı senin için kanımız.
Yaşamak için ölmek davasıdır hürriyet,
Yüz binlerce şehidin adıdır Cumhuriyet.

                                 A. MUHTAR KUMRAL

Allegro


bir gün başımızda sevda rüzgarları eserse
deli deli yıldırımlar düşerse yüreğimize
"al bir yudum pınarından özgürlüğün,
rüzgarından sevdamızın çek bir soluk"
yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim
öpüşün kadar sıcak ve tatlı
"seni benden ne bu duvar ayıracak, ne bu kapı
seni ne bu kara kara gelen ölüm"
çünkü ölüm;
yiğit ve sevecen bir yaşamın
umutlu günlere sunulmasıdır.
canlı bir gül gibi somut
ölümün vişne rengidir dudakları kimi kez
gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı
bu gece
ne bir yıldız ne ay var
hüzün dolarsa bu gece yarısı içine
"çek bir soluk rüzgarından sevdamızın"
çevir gözlerini güneşin doğacağı yere.....

                          A. KADİR BİLGİN

CİBALİ


Cibali dendi mi
aklıma siz gelirsiniz, kadınlar,
kiminizin beş çocuğu,
kiminizin nar gibi yanakları var.
kiminiz kocasız kalmış,
kiminiz ihtiyar,
kiminiz daha körpe henüz.
Bana umulmadık,
eskimiş türküler düşündürür
siyah başörtüsü altında yüzünüz.

Parmaklarda tütün kokusu.
Tütün kokusu pazen entarilerde.
Biriniz ekmek alır fırından,
biriniz durmuş öksürüyor ilerde,
geçiyor bizim mahalleden biriniz.

Cibali dendi mi,
aklıma siz gelirsiniz, kadınlar.
Çarpık ayakkaplarınız gelir
kahraman elleriniz.

               A. KADİR

KOĞUŞ

Tekmil koğuş uyudu şimdi. 
On bir nöbetçisi, 
belki dört defa saydı uyuyanları. 
Sonra kendi kendine bile görünmeden, 
o kadar yorgun ve bitkin 
yere çöktü. 

Artık herkes başka uykuda. 
Hüseyin onbaşı, 
çıplak yolunda yürür Avanos' un. 
Beyşehir'li Ahmet, 
bir tas ayranla çıkarır yorgunluğunu 
talim yerinin. 

Nalbant İsa, 
bir dağ ortasında oturmuş, 
ev ekmeği yer. 

Maksut çavuş çarşıdadır. 
Merzifonlu tarlada. 
Çorumlu türkü söyler Karacaoğlan' dan. 

Biride  bizim Darendeli, 
gerine gerine bir şeyler oluyor, 
hiç utanmadan.

                    A. KADİR


SUSKUN


Susardın ve kar yağardı
Gözlerinde başlardı gece
Yarım kalmış kitaplarda biterdi.
Alnımızda bilenen kör bir bıçaktı zaman
Kırılmış aynalardı

Susardın, durmadan susardın
Ve kar yağardı

Ocak ağaran saçlarımdı
Şubat hayırsız bir evlattı, kaçaktı
Ve uzaktı yaz bir anaydı
Mart'ın İzlerini taşırım bedenimde
Aynı masalın ikizleri gibiydi günler
Nisan saçlarımda ıslanırdı hep

Susardın, durmadan susardın
Ve yağmurlar başlardı

Çok bekletti bizi,
Hiç vaktinde gelmedi mayıs
Haziran Aram'dı ya da öyle biriydi
Temmuz bir düştü belki

Yaraları sarar gibiydi
Ağustos yıldızlarla basardı gecemizi
Bir gül suçüstü yakalanırdı
Eylül bir çocuğun çığlıklarıydı

Susardın, durmadan susardın
Ve rüzgârlar başlardı

Yolunu yitirmiş bir gezgin gibiydi ekim
Sürgünlere uğurlardık kendimizi
Kalan mı bizdik, giden mi
Bilinmezdi
Kasım rüzgârda bir yapraktı
Ve biraz ıtri
Kendi sesiyle irkilirdi
Aralık günlerin son neferi

Soluksuz bir düş geçse de
Hiçbir mevsim gözlerin kadar
Acımasız kullanmadı neşteri

Susardın ve kar yağardı


                 A. HİCRİ ÖZGÖREN

YAKARIŞ


Çağlar boyunca acıya ve sevince
Şahitlik eden bu nehir
Enki'nin bereketiyle döllediği Dicle
Bana bir yankı olsun diye
Destanımı sunsun diye kendi dilince
Adının yazıldığı bütün tapınaklara kurbanlar adadım
İnkâra gelinmez atalarıma layık olabilmek için
Dağlara mecbur ayaklarımla
Söz yorgunu dillerimle geldim sana
Diz çöküp günlerce yakardım
Sordum ve bekledim
Sen ki
Yeşertensin çoğaltansın çöle can katansın
Koruyansın saklayansın
Tarihsin
Tarihim kadar eskisin
Yok, sayılmam Marduk’un da reddi değil mi?
Ma’yı vebale İştar’ı günaha koymak reva mı?
Boğulmasın sesim duy
Zerdüşt'e Yezdan'a ulaştır çığlığımı
Emeği berhava nasibi kıtlardan eyleme
Al beni eriştir sırrına bahtlı kıl
Mazi sende biriksin
Sende yunsun gölgesi köleliğin
Bedele razı göreve hazırım
Yetsin sukutuna esir olduğum
Ölme beni
Zincire vur çekicini
Zulme vur
   
                 Ahmet GALİP

Popüler Yayınlar