21 Şubat 2013 Perşembe

Borç Bilirim Vatanım


Bazen; 'cennet vatanım'dilde şiir olursun
Bazen; 'Ecdat yadigarı'bir ağıt kalırsın
Her karış toprağına fedadır binlerce can
Sen yoksan eğer,istemem asla başka vatan

Feda dedim,kimler canini etmeli feda
Bu vazifeyse eğer,nasıl edilir eda
Şehitler gördüm ki,dedeleri de şüheda
Kaçanlar gördüm heyhat! ,elbet şahittir hüda..

Yönetenler gördüm,adlarıyla nam salanlar
Tarihten gelen'muhteşem'isimler alanlar
İktidarlar gördüm,muktedir olamayanlar
Liderler gördüm,yükseklerde cüce kalanlar..

Vekiller gördüm,asillerini hiç sayanlar
Memurlar gördüm,amirleri tanımayanlar
Hocalar gördüm,okuma, yazma bilmeyenler
Ağalar gördüm,hiç sırttan inmeyenler..

Yazarlar gördüm,gerçek olmayanı yazanlar
Çok dostlar gördüm,birbirine kuyu kazarlar
Sanatçılar gördüm,şan ve şöhretle azanlar
Bir çok insan gördüm,hep doğrulara kızanlar..

Kırma ümidini,hem canimsin hemdi kanım
Sana hizmet etmekle, ancak yücelir şanım
İçerde ve dinarda,düşman dolsa her yanım
Sana hizmet bir şeref,borç bilirim VATANIM

                      AHMET FARUK TÜRKYILMAZ

Türk Destanı'ndan


Fetih hamleleriyle sarsılırken Bizans'ın.
Kaleleri, burçları, mabetleri... Ansızın
On dokuz yağız kartal, on dokuz yeniçeri
Ayvansaray önünden atıldılar ileri...

Mazgallardan fışkıdan, yağan ölüm tufanı.
Lahzada şehit etti on sekiz yiğit canı.
Onlardan yalnız biri: ULUBATLI HASAN
Bir elinde al bayrak, diğerinde yatağan

Her şehidin ruhuna, yığınla kelle vurdu
Tek başına orduyu fetihe kavuşturdu...
O dağ gövde çökmeden yüzlerce okla yere
Saptamıştı FATİH'İN SANCAĞI'nı kuleye...

                  AHMET FAİK KARABUDAK

İlk Vasiyet


                            Oğlum Deniz'e
1
Ben bütün yenilgileri yaşadım
Kalmadı sana hiçbir şey
Oğlum, biricik muradım
Bir su damlasıdır kapıyı gözler

Tükürür gibi bakıyor yüzüme dünya
Kırılmış ağacımın o tek sürgüsünü
Oğlum, biricik muradım
Benden ötelere döndür yüzünü

2
Uzun bir sözcükse ömrüm
Oğlum, son iki hecesin sen
Günüm geceye ilikli
Yanımda yok bir kimsem

O küçücük odada soluğun
Mavi resimler çizer havaya
Avludaki kiraz içini çeker
Elma, armut, akasya

Artık evin erkeğisin sen
Erkencisin bu konuda
Seninle büyüyecek bil ki
Uzaktaki şu baba

3
Geçip gidiyor günler
Boğuk bir sis altında
Elimin ucunda defter
Köpürüp duruyor boyuna

Ne yazdımsa oğlum
Bugüne kadar böyle
Sanki bir yaz günü
Savruldu akşam esintisinde

Geçip gidiyor günler
Evim uzak, yol yakın
Ölüme kedere, acıya
Cinnet, cehennem, intihar..

4
Gecenin son otobüsü
Hoşça kal oğlum
Alnımda bir seğirme
Yüreğimde hüzün

Gecenin son otobüsü..
Şimdi soluk bir ışık
Gençliğimin kenti
Dönüş yok artık

Gecenin son otobüsü..
Götür beni uzaklara
Gecenin son otobüsü
Oğlum gelir nasılsa

5
Yağmurun diliyle konuştum
Uzandım taşların eliyle
Oğlum seni düşündüm
Galata'da eski bir evde

Denizin dikeninde uyudum
Uyandım ter içinde
Oğlum seni düşündüm
Geçmiş zaman kipinde

Yolların arklarından baktım
Gözyaşların merceğiyle
Oğlum seni düşündüm
Hasretlerin ikliminde

Deniz…ölümde bile..

6
Oğlum unutma adını
Sana boşuna konulmadı o
Oğlum unutma adını
Göğe çizilen resimleri hatırla
Oğlum unutma adını
Dağları teğelleyen suları
Oğlum unutma adını
Kardeşliği, cesareti ve yanılgıyı
Oğlum unutma adını
Tarihe karşı yürüyen bedenleri hatırla
Oğlum unutma adını
Ve tarih olan sonra
Oğlum unutma adını
Hep ipte olacak boynun
Oğlum unutma adını
Yaralı, acılı bir yurdun
Oğlum unutma adını
Kanı, çiçeği olarak…

Deniz…unutma adını..

               AHMET ERHAN

Yalnızlık


Yalnızlık, yalnızlık
Bari sen elimden tut
Gece yarısı aynalarda
Suçlu ve ezik
Gözlerim kan çanağı
Cinnete dönüşen bir dinginlik
Duruyorum karşında
Şarap taşlaşıyor
Midemde ve beynimde
Mavi mavi tüten sigara
Giderek mora çalıyor
Yalnızlık, yalnızlık
Bari sen elimden tut
Suflör kullanma
Dost seslerini dudağınla ısıtıp
Gece hep aynı gece
Karbon kağıdıyla çoğaltılmış
Gibi kara ve soğuk
Ellerim beynime alkol serpiyor boyuna
Niye böyle, neden
Sormuyorum artık
Yalnızlık, yalnızlık
Bir kez olsun kuğuların türküsünü
Tersinden söyleyeyim
Ölümse ölüm
Yaşamsa yaşam
Ayna hep ayna ayna...

                  AHMET ERHAN

Öylesine Bir Aşk Şiiri


Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Akasya yüklü kervanlar geçer
Çan sesleri arasında bir fener
Yanar söner yanar söner yanar söner
Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Kentin en kalabalık yerlerinde
Dörtnala koşan bir at gibi
Çılgınlığa akan yalnızlığa ölüme
Yazılmış şiirleri yeniden yazmak bütün
Hayatı teğellemek yepyeni bir güne
Ve sonra sökmek uzun uzun
Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Yalnızlıktan gelir yalnızlıklara gider
Düşülür her şeyin altına bir tarih
Soluksuzum günlerdir geceler uzar
Yaşamak dünyayı ödüllendirmektir artık
Kendimi öldürdüğüm yerlerde beni kan tutar
Başıma gelecekleri bile bile yürürüm
Hilton Oteli'nde hu çekerim huuu...
İşte hırkam ben de bir dervişim
Asamı vestiyerde bırakmak zorunda kalırım
Nescafeyi konyakla kardığım günler gecelerdir
Bakarım gözlerine eğnim silkelenir
Döktüğüm acılar yıllar kederlerdir
Alnıma bir avuç tuz atılır düşünemem
Konuşamam ağlayamam bağıramam
Neden gece her gecenin ardından gelir
Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Gözlerin tarihçesi yaşayıp öldüğümün
Ihlamur ağaçları altında bir Saraybosna hatırası
Sen Ben ve Deniz bir de rüzgârın örttüğü gençliğimiz
Sen Ben ve Deniz. Sen Ben ve Deniz...

                       AHMET ERHAN

Buz Üstüne Yazılan Şiir


Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Üç beş gün öyle kalır
Sonra erir giderdi.

Kaybolursa da ne çıkar
Yazılmış o kadar şiir
Onca acı, tedirginlik
Bir avuç su oluverir.

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ya da denizin yaladığı
Bir kıyıya bırakmak.

Boğulup gitsin sesim
Uçsuz bucaksız bir koroda
Duyulmayacaksa silah sesleri
Girdiğimiz her sokakta.

Çektiğimiz bunca acıyı
Varsın hiç bilmesin çocuklar
Barışa, kardeşliğe dair
Yarın nice şiir yazarlar.

Buz üstüne yazmak isterdim
Bütün bu şiirleri
Ve sonra çekip gitmek
Dalgın bir cırcır böceği gibi.

                   AHMET ERHAN

17 Şubat 2013 Pazar

SAĞLIK


Temiz giyin tertipli gez.
Sonra saygı duysun herkes
Kirliliği kimse sevmez.
Nimet var mı
Sağlık kadar?

Gitme mikrop saçan yere
Hiç tükürme caddelere
Aç verir yara bere
Nimet var mı
Sağlık kadar?

Temiz vücut, temiz çevre
Sakın izin verme kire
Sağlık zengin ve fakire
Nimet var mı
Sağlık kadar?

             AHMET EFE

BAYRAK


Gönderde cansız bir bayrak olmaz
Canına o canı veren kandır!
Göklerde kansız bir bayrak olmaz
Kanına o kanı veren vatan'dır!

Vatanda bayrağı bayrak yapan
Cephede gözlerdeki volkan'dır
Volkanda canını sancak yapan
Lav'larda kefensiz kanınla yatan'dır!

Yatanlar arş'ta sancak ile yatar
Yattıkları yerde kucak vatan'dır!
Düşmana alıp ta canlarını kalkar
Akacakları kan vatanda ki candır!

Bayrak şanlı bayrak olmak için
Dalgalanacak yüce bir vatan ister
Vatan şanlı vatan olmak için
Can verecek yüce bin canan ister.

Bayrak yakmak ile sancak solmaz
Bayrak yakanlar hep yarınsız'dır!
HAKK- ı olmayanın sancağı olmaz
Sancak'sız yatanlar hep vatansız'dır!

                        AHMET DURGUT

ÖZYAŞAM ÖYKÜSÜ


Asmalımescittendir kafakâğıdım;
Nil Lokantasında yazıldım okula,
on masalı birinci sınıfım.
Orospulardı ilk karnemi ıslatanlar.

Babamı burada tanıdım,
orospu değil diye anamı boşadığında;
insanlar tutturduklarinda
babana benzeme, diye,
ilk otele burada taşındım.

Diplomamı Viyana Lokantasından aldım,
alt katında Madam Edith'in piyanosu;
valsler bastılar tuz yerine yarama.
Ceplerimde hep anoson kokulu anılarım.

Ciğerlerini tükürürken ölen babamı
kedili Josefin'in pansiyonundan taşıdılar:
elimde ondan kalanlar bir bavul,
benimle bu sokakların kadınları ağladılar.

Asmalımescitte kaldı asıl kimliğim,
ve sırtımda bir küfe pazarartığı sevgi.
Sonradan kitaplar verdiler,
bense hep yaşamdan çevirdim

                  AHMET CEMAL

ANLAT BANA, NEDİR AŞK?


İlk gün batımının hemen ardından söylediklerimiz, bir
yüzyıl sonra da geçerli olabilirdi ve biz, güneşe
boğulmuş bir ilkyaz sabahının ilk saatlerinde, en çalışkan
çiftçilerle yarışarak, zamanı değirmenlerimize çuvallar
dolusu taşıyabilirdik. Bunları düşleyemiyorsak eğer,

anlat bana, nedir aşk?

İlk mektuplarımızla birlikte okumayı sökerdik ve
ellerimizin tutkusu uğruna en yakıcı özlemleri göze
alabilirdik. Sonra geleceği müjdelenmiş yok ülkelerin
tapınaklarında beklemek yerine, şimdi ele geçirilmiş bir
gecenin saatlerinde eritebilirdik. Yapamamışsak bunları
eğer,

anlat bana, nedir aşk?

Sabahın ilk dalgaları bizi kumsalda bulmayabilirdi ve
biz,  günah çıkartmak için mavi sığınaklarımızı yeğlerdik.
Köpüklü haritalarda yerimizi arayanlar, bir an sonra
haritalarını yitirirler, sonradan, çok sonradan
söylencelerimizle yetinmek zorunda kalırlardı.
olmamışsa söylencelerimiz eğer,

anlat bana, nedir aşk?

                 AHMET CEMAL

UNUTAMADIĞIM


Açardın,
Yalnızlığımda
Mavi ve yeşil,
Açardın.
Tavşan kanı, kınalı-berrak.
Yenerdim acıları, kahpelikleri...

Gitmek,
Gözlerinde gitmek sürgüne.
Yatmak,
Gözlerinde yatmak zindanı.
Gözlerin hani?

«To be or not to be» değil.
«Cogito ergo sum» hiç değil ..
Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,
Durdurulmaz çığı
Sonsuz akımı.

İçmek,
Gözlerinde içmek ayışığını
.
Varmak,
Gözlerinde varmak can tılsımına.
Gözlerin hani?

Canımın gizlisinde bir cân idin ki
Kan değil, sevdamız akardı geceye,
Sıktıkça cellâdı,
Kemendi...

Duymak,
Gözlerinde duymak üç -ağaçları
Susmak,
Gözlerinde susmak,
Ustura gibi...
Gözlerin hani?

                 AHMET ARİF

ANADOLU


Beşikler vermişim Nuh'a    
salıncaklar, hamaklar,
Havva anan dünkü çocuk sayılır    
ANADOLUYUM BEN, TANIYOR MUSUN?    
utanırım,utanırım fukaralıktan,
ele güne karşı çıplak
       üşür fidelerim, harmanım kesat,
       kardeşliğin,çalışmanın, beraberliğin,
       atom güllerinin katmer açtığı
       şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
       kalmışım bir başıma
       bir başıma ve uzak, DİNLİYOR MUSUN?
       binlerce yıl sağılmışım,
korkunç atlılarıyla parçalamışlar,
       nazlı seher sabah uykularımı.
hükümdarlar, saldırganlar,haydutlar.
       haraç salmışlar üstüme,
       ne İskender takmışım ne Sah ne Sultan.
       göçüp gitmişler gölgesiz
       selam etmişim dostuma,
       veda yakmışım, GÖRÜYOR MUSUN?
       nasıl severiz bir bilsen,
Köroğlu'nu, Karayılan'ı, Meçhul Asker'i
sonra Pir Sultan'ı ve Bedrettin'i
       sonra, kalem yazmaz bir nice sevdadır,
       bilsen onlar beni nasıl severdi,
       bir bilsen Urfa'da kurşun atanı,
       Minareden, barikattan, selvi dalından,
       ölüme nasıl gülerlerdi,
       bilmeni mutlak isterim, DUYUYOR MUSUN?
       öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip.
       nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne üstüne, tukur yüzüne celladın,
       fırsatçının, fesatçının, hayının,
       dayan kitap ile, dayan is ile
       tırnak ile, diş ile
       dayan, rüsva etme beni
       gör nasıl yeniden yaratılırım,
       namuslu genç ellerinde.
       Kızlarım, Oğullarım var gelecekte,
       her biri vazgeçilmez cihan parçası,
kaç bin yıllık hasretimin koncası
       gözlerinden, gözlerinden öperim,
       BİR UMUDUM SENDE, ANLIYOR MUSUN?..

                                  AHMET ARİF

İnandım


Dün gece bir rüya gördüm yanımdaydın benimle
Ağlıyordun hüznüme gerçek sandım inandım.
Rüya deyip geçemezdim paylaşmıştım seninle
Sır olup gizlediğim… önemi yok ben kandım.

Ne tatlıydı o bakışın, tatlı dilin, masum yüzün.
Gözlerinde âb-ı hayat, sözlerinde can buldum.
Yalan olmaz bu duygular, bitmez dedim bu sevgin.
Oysa zaman sevgin ile aktı geçti, ben kandım.

Ve sen artık o değilsin gün çaldı bak mehtâba
Bir rüyaydı ne de olsa, neticede uyandım.
Esen bir rüzgar gibi gece karanlığımda
Bir an dahi olsa bile, seni ben hep o sandım…

                              AHMET ARİF

ŞİKÂYET YOLU


Böylece gidiyoruz işte
Kaderin çizdiği yoldan
Ne yapsak ne etsek nafile
Yaşayıp gidiyoruz işte
Kör topal...

Bir geniş nefes almak yok mu
Bizim de nasibimizde?
Kedi pençesinde fare misali
Oyuncak olduk her zaman
Olayların elinde.

Sıkıntısız, gurbetsiz, hastalıksız
Şöyle dirlik içinde, ferahlık içinde
Bir gün göreceğiz ne zaman?
Gelmiş gidiyoruz işte dünyadan

            AHMET ALTÜMSEK

Popüler Yayınlar