31 Aralık 2012 Pazartesi

Yeni Yıl Dilekleri


Güncenin tarihi neyi gösteriyor. Tabii ki 2012 Yılının son gününü... Evet koca bir yıl daha iyisiyle kötüsüyle geldi, geçti. Kimi zaman sevindik, kimi zaman üzüldük. Sevinsek de üzülsek de, çalışsak da temmebllik yapsak da zaman durmuyor. O kendi yolunda akıp gidiyor.
Divan Şairlerimizden Fuzuli'nin;

Her türlü salat-ü savmın kazası var da
sensiz geçen vakt-ü zamanın kazası yok
                                           (Fuzulî)


Yine Fuzuli'nin bu beytine nazire olarak yazan Nesimi'nin;


Gel gel berû ki savm u salâtın kazası var
Sensiz geçen zamân–ı hayatın kazası yok
                                         (Nesîmî)

Beyitlerine bakınca şairlerimizin; "orucun namazın kazasının olduğunu sevgiliden ayrı geçen zamanın kazasının olmadığını" söylediklerini görüyoruz.
Gerçekten de herhalde kazası, sonrası olmayan tek şey zaman...

Bunun bilinciyle gelecek yılı daha iyi değerlendirmek ilk hedefimiz olsun.

İnsanlık aleminin yeni yılını kutlar, yeni yılın bütün dünyaya barış, huzur getirsin.

2013 yılı öyle bir yıl olsun ki, 2012 yılının tüm olumsuzluklarını bize unutturabilsin.. İsteklerimizin gerçekleşeceği bir yıl dileğiyle.

30 Aralık 2012 Pazar

Bugünün İşini yarına Bırakma

Yarın sabah diyerek işlerimizi sürekli olarak erteleriz sanki yarına çıkacakmışız gibi. halbuki işimizi günü gününe yapsak ne olur. Ama ruhumuzda tembellik var.
Atalarımız bu tür tembellikler üzerine çok güzel özlü sözler söylemişlerdir.

İşte atasözlerden bir kaç tanesi;

  • Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar
  • Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir.
  • Çalışanı mal basar, tembeli uyku basar.
  • Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp.
  • Eken biçer, konan göçer.
  • Hazıra hanak, pişmişe konak. 
  • İş insanın aynasıdır. 
  • Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin
  • Üşenenin (utananın, erinenin) oğlu kızı olmamış
  • Emeksiz yemek olmaz
  • Nasihat istersen tembele iş buyur
  • Tembele dediler “kapını ört”, dedi “yel eser örter”
  • Yatan arslandan (kurttan) gezen tilki yeğdir (iyidir)
  • Yatanın yürüyene borcu var
  • Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer
  • Yazın gölge hoş, kışın çuval boş (Yazın gölge kovan, kışın karın ovar.)
Bir kaç tane de vecize verelim;

  • Hiçbir şey yapmamak için her şeyi yaparım. (Garfield (2004)
  • Çalışmak bizi şu üç büyük beladan kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk. (VOLTAIRE)
  • Tembellik o kadar yavaş hareket eder ki, yoksulluk çok geçmeden ona erişir. (Benjamin FRANKLIN)
  • Tembellik, hür adamı köle yapar. (FİRDEVSİ)
  • İnsanı vaktinden evvel yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir. (HZ. ALİ)
  • Herkeste olan dört şeyden dört şey daha meydana gelir: İnatçıktan rüsvalık, öfkeden pişmanlık, kibirden düşmanlık, tembellikten de düşkünlük. (FERİDÜDDİN-İ ATTAR)
  • Hareket etmeyen zincirlerini fark edemez. (Rosa Luxemburg)
  • Yerinde sayanlar, yürüyenlerden fazla ayak patırtısı yaparlar. (CENAP ŞAHABETTİN)
  • Can sıkıntısı, dünyaya tembellikle birlikte gelmiştir. (JEAN DE LA BRUYERE)
  • Tembel bir dimağ şeytanın çalışma odasıdır. (Samuel Smiles)
  • Tembellik vücudun ahmaklığıdır. Ahmaklık da kafanın tembelliği. (Johann Gottfried SEUME)
  • İş göremeyen kişiye tembel denmez, tembel kişi iş görmeye zorlandığında elinden bir şeyler gelendir. (SOCRATES)
  • Nefretler, fikirlerin değil, mizaçların çarpışmasından meydana gelir. (BALZAC)
  • Tembellik tatlıdır ve sonuçları acımasızdır. (John Quincy Adams)
  • Boş oturmak pas gibidir, insanı çalışmaktan daha çabuk eskitir. (Benjamin FRANKLIN)
  • İnsanın tembelliği sonsuzdur. (ANDRE GID)










29 Aralık 2012 Cumartesi

Ol Katib-i Be't-tahririn Eli Kalem Olsun ki

Atatürk ve İlim
Dün işlerimi yetiştiremeyince buraya yazamamıştım. Bugün de şu ana kadar yazma imkanım olmadı. Şimdi ancak oturabildim bilgisayarın başına. Evvelki gün Brenna MacCrimmon konserinden söz ederken ilimle müziği bağdaştırmıştım. O xamandan beri ilmin önemi üzerine düşüncelerimi yazma konusunu aklımdan çıkaramadım.
Şimdi sizlere ilim hakkında aklımdan geçenleri anlatacağım.
Okuma yazma öğreten, beni yönlendiren, bana okuma alışkanlığı kazandırmak için uğraşan bütün öğretmenlerimi saygıyla anıyor ve hepsine buradan şükranlarımı sunuyorum.
Biz toplum olarak genellikle ilmin öneminin farkında değiliz. Bu kanaate nasıl sahip olduğumu açıklayayım. Bunu bugüne edindiğim birikimle anlatmaya çalışayım. Öyle uzun uzadıya yazmayacağım.
Geçmişimize şöyle  bir  bakalım. aliminden sanatçısına, din bilgininden peygamberine hatta semavi dinlerin Allah tarafından indirilen kitaplara kadar  bütün kaynaklarda ilim tavsiye ediliyor. İlmin önemi vurgulanıyor. Kesinlikle ilim tahsil edilmesi emrediliyor.
Nasıl mı;
Önce edebiyattan başlayalım. İlk edebi ürünlerimiz niteliğini taşıyan Orhun Kitabelerini incelediğimizde ilim ve gelenek göreneklerimizi unutmadığımız sürece kimsenin bizi yenemeyeceği anlatılıyor. İslamiyete geçiş sürecinin eserlerine baktığımızda bunlarda da ilim ve öğrenmenin önemi ön plana çıkıyor. Bu eserlerden Yusuf Has Hacib'in yazdığı Kutad gu Bilig'in tamamında, devletin en üst kademesinden en aşağıdaki kölesine kadar bütün vatandaşların vazifelerini ve ahlaki ve sosyal niteliklerinin nasıl olması gerektiğinin ilim tahsil edilerek öğrenilmesi gerektiği örneklerle anlatılıyor. Yine geçiş dönemi eserlerinden Edip Ahmet Yugneki'nin yazdığı Atabetü'l-Hakayık'a bakınca onda da dini inançlarımız ve dini görevlerimiz ön planda olmak üzere ilim yoluyla öğrenmemiz anlatılıyor. Geçiş dönemi eserlerinden bir diğeri Hoca Ahmet Yesevi'nin yazdığı Divan-ı Hikmet'te tasavvufu öğrenmenin ve tasavvuf yolunda ilerlemenin ancak ilim yoluyla olabileceği çok veciz bir şekilde anlatılıyor. Geçiş döneminin çok farklı bir eseri olan Kaşgarlı Mahmut'un yazdığı Türk Dili'nin ilk sözlüğü Divan u Lugati't-Türk'ün önsözüne baktığımızda dil öğrenmenin, başka kültürlerin boyunduruğu altına girmemenin tek yolunun ilim ve araştırma olduğunu anlattığını görürüz.
Tasavvuf Edebiyatımızın çok ünlü mutasavvıf şairi Yunus Emre'nin şiirlerine bakalım. Hemen hemen hepsinde öncelikle ilim ve dürüstlük tavsiye ettiğini görüyoruz. Hele ilimle ilgili şu şiirinin giriş dörtlüğüne bir bakalım.
"İlim ilim bilmektir 
İlim kendin bilmektir 
Sen kendini bilmezsin 
Ya nice okumaktır" 
          (Yunus Emre)
Bu dörtlüğün üzerine başka söz söylemeye gerek var mı?
Yine 13 yüzyılın mutasavvıf şairlerinden Mevlana Celaleddin Rumi'nin bütün eserlerinde ilim ve edep tavsiye ettiğini görüyoruz. Mevlana'nın şu cümlesi; “İnsanlık ilimle itibar kazanmıştır. İlim Hz. Süleyman'ın mührü gibidir, onunla bütün dünya insanın hükmü altına girer, dünya bir sûret, ilim ise onun canıdır.” bize başka bir söz bırakmıyor.
Divan şiirimizin en lirik şairi Fuzuli'nin Türkçe Divanının önsözünde "İlimsiz şiir temelsiz duvara benzer." sözü edebiyatta ilmin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yeter. Hele hele yine bu önsözdeki bir beddua ilme verilen önemi çok güzel izah eder. İşte Fuzuli'nin bedduası;

Kalem olsun eli ol kâtib-i bed-tahrîrin 
Ki sevâd-i rakami sûrumuzı şûr eyler 
Gâh bir harf sükutiyle kılur nâdiri nâr
Gâh bir nukta kusûrıyle gözi kûr eyler


Türkçesi:
(O yarı cahil katibin elleri kurusun ki)
(Yanlışlıkla üç nokta koyarak bizim eğlence şenlik (sûr) yazdığımızı o acı ızdırap (şûr) yazar)
(Gah bir harf düşürerek bizim az bulunan değerli (nâdir) yazdığım(suızı o cehennem ateşi (nâr) yazar.)
(Gah bir noktayı (nukta) unutarak bizim göz yazdığımızı kör (kûr) yazar.

Bunun üzerine bize söz düşmüyor...

Dört halifeden Hz. Ali ne diyordu. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. Bunu söyleyen Hz. Ali düşmanını kesmek için kılıcını kaldırmışken düşmanı yüzüne tükürünce duygularına intikam duygusu karışır düşüncesiyle düşmanını öldürmeyen bir kişidir.Bu kadar ince düşünen bir halifenin ilme verdiği değeri görüyoruz.
Yine Peygamberimiz Hz. Muhammed bir hadisinde "İlim Çin'de de olsa arayınız (ya da talep ediniz) demektedir. Yine Hz Muhammed'in bir çok hadisinde ilim tahsil etmek konusu işlenmektedir.
Son söz olarak yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim nasıl başlıyor: "İkra bismike ikra" (Oku Allah'ın adıyla oku) diye başlamıyor mu? 
Bundan sonra bize ilim tahsil etmekten başka söz söylemek düşmez...







25 Aralık 2012 Salı

İrmikli Yaş Pasta

İrmikli Yaş Pasta

“Tatlı Yiyelim tatlı konuşalım” vecizesi aklıma gelince çok basit bir pasta tarifi yapayım dedim.
Pasta için malzemelerimiz:
11 yemek kaşığı şeker
9 yemek kaşığı irmik
Yetecek miktarda bisküvi (ben kakaolu tercih ediyorum)
1 kg süt
Pastamızı yapalım:
Malzemelerimizin hepsini bir tencereye koyalım ve muhallebi pişirir gibi pişirelim. Ardından cam bir kabı ıslatalım ve pişirdiğimiz muhallebi kıvamındaki tatlımızın yarısını dökelim. Bisküvilerimizi iki sıra halinde üzerine dizelim. Üstüne de kalan muhallebi kıvamındaki tatlımızı dökelim. Soğumaya bırakalım. Biraz da buzdolabında bekletirsek serin serin daha güzel yenir.
Afiyet olsun.

Popüler Yayınlar