şiir antolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir antolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2013 Perşembe

Bu Şehir

I
Bu şehir seni de bilir sevgilim, beni de
bizim onu bildiğimiz kadar.
Bu şehrin gündüzleri görmedi mi?
Kırlarında öpüştüğümüzü,
gazinolarında içtiğimizi,
parklarında gezdiğimizi.

II
Bu şehrin geceleri de bilir, gündüzleri kadar sevgilim:
Kocandan ayrı zamanlarını koynumda geçirdiğini.

III
Bizden, bizi daha iyi bilir
Seni benden, beni senden ayıran - bu şehir!

                          AVNİ DÖKMECİ

Türkü

Ağlayan bir söğüt var
Geceleyin hahçemde
Ağlar avuntusuzca
Ağlar söğüt kederle

Ama sabah olup da
En güzel kız doğunca
Kurutur o yaşları
İpekten saçlarıyla

            AVEDİK İSAHAGYAN

 Çeviren: Ataol BEHRAMOĞLU

Anne

Bütün bir hafta, aralıksız
Annemin görüntüsü geçti gözlerimden
Kolunda ağır çamaşır sepeti
Çatı katına tırmanırken

Ve ben yaramaz, delişmen çocuk
Bağırır, tepinirdim yerimde
Bıraksın da koca sepeti
Çatıya beni taşısın diye

O, söylenmeden, bana bakmadan
Çıkar, sererdi çamaşırları
Göz kamaştıran aklıkta çamaşırlar
Sallanır, döner, hışırdarlardı.

Ağlamak için çok geç şimdi;
Annemi uçuşan kır saçlarıyla
Görüyorum gökyüzü sonsuzluğunda
Göğün suyuna katarken çivitini...

                       ATTİLA JÒZSEF

Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU

Ben Sana Mecburum

ben sana mecburum bilemezsin 
adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
büyüdükçe büyüyor gözlerin 
ben sana mecburum bilemezsin 
içimi seninle ısıtıyorum 

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
bu şehir o eski İstanbul mudur? 
karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
sokak lambaları birden yanıyor 
kaldırımlarda yağmur kokusu 
ben sana mecburum sen yoksun 

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
insan bir akşam üstü ansızın yorulur 
tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
birkaç hayat çıkarır yaşamasından 
hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu 

fatihte yoksul bir gramafon çalıyor 
eski zamanlardan bir Cuma çalıyor 
durup köşe başında deliksiz dinlesem 
sana kullanılmamış bir gök getirsem 
haftalar ellerimde ufalanıyor 
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem 
ben sana mecburum sen yoksun 

belki Haziranda mavi benekli çocuksun 
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor 
belki körsün kırılmışsın telâş içindesin 
kötü rüzgâr saçlarını götürüyor


ne vakit bir yaşamak düşünsem 
bu kurtlar sofrasında belki zor 
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden 
ne vakit bir yaşamak düşünsem 
sus deyip adınla başlıyorum 
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
hayır başka türlü olmayacak 
ben sana mecburum bilemezsin.

                           ATTİLA İLHAN

Bekle Beni Bir Akşam Alacasında

Irmaklar çoğalır gözlerimde
Soluğum eritir dağları
Sen kuşanıp sevgiyi
Düşünce yola.

Kara giysileri çıkar üstünden
Bak, beşinci mevsimi göveriyor yaşamın
Boynuna kızıl fularını dola.

Çıkıp geleceğim karanlık dehlizlerden
Kırarak bileklerimdeki zincirleri
Sen başını dik tut sevgilim
Sabrın gülünü sula.

Dayanılmaz değildir hiçbir ayrılık
Yeter ki tutsak alınmasın yürekler
Geliriz üstesinden bu acının da.

Buruk bir özlemle değil
Gülen bir yürekle bekle beni
Geleceğim
Bir akşam alacasında.

                    ATTİLA ASUT

Gazel (Cismimi Hâk Eyledin)

Cismimi hâk eyledim hâk üzre cevlânın görüp
Sînemi çâk eyledim çâk-i girîbânın görüp(1)

Sâye âsâ kendimi yerden yere çaldım heman
Pertev-i mihr-i ruhun serv-i hırâmânın görüp(2)

Mest-i aşkım ihtiyarım kalmadı kan ağlarım
Sâkıyâ sâgarda aks-i lâ'l-i handânın görüp(3)

Derd-i aşk ile Atâyî şöyle oldun haste-hal
Hep dağıttık kendimiz zülf-i perîşânın görüp(4)

                                                ATAYİ

Günümüz Türkçesiyle:

1-Senin toprak üstünde dolaştığını görüp vücudumu toprak ettim; yakanın yırtmacını görüp bağrımı yırttım.
2-Yanağının güneşinin ışığını ve salınan selvini (yani: selvi boyunu) görüp kendimi gölge gibi hemen yerden yere çaldım.
3-Aşk sarhoşuyum kendime hâm değilim; ey sâki! Kadehte senin lâ'l dudağının aksini görüp kan ağladım.

4-Atâyî! Aşk derdiyle öyle hasta halli oldun ki, senin perişan saçını görüp hepimiz kendimizi dağıttık. (perişan olduk.)

19 Ekim 2013 Cumartesi

Bebeklerin Ulusu Yok

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları ayni
Bakarken gözlerinde ayni merak
Ağlarken ayni seslerinin tonu

Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parçası kimi
Kimi kapkara bir uzum tanesi

Babalar, çıkarmayın onları akıldan
Analar, koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan, yıkımdan söz ederse biri

Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler bir fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok,
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu.

              ATAOL BEHRAMOĞLU

Vatan İçin

Vatan için boz atlara atlayıp
Hücumlarda düşman kıran biz olduk.
Cumhuriyet bayramını kutlayıp
Elli sene evvel kuran biz olduk.

Vatan için Sakarya’da vuruşan,
Şehit olmak için önde yarışan,
Kılıç elde Akdeniz’e erişen
Zalimlere hesap soran biz olduk.

Vatan için demokrasi kuruldu.
Milyonlarca Türk’ün fikri soruldu.
Oy dediler,seçim mührü vuruldu
Meclislere zinde giren biz olduk.

Vatan için barış yolu seçerim,
Gençliğimle birlikte andı içerim.
Çok yakında elliyi de geçerim
Kırk milyona bugün varan biz olduk.

Vatanıma çatanlara kızarım,
Saldıranın fiyakasını bozarım.
Divaniyim,destanımı yazarım
Tarihlere kıymet veren biz olduk

               AŞIK ZÜLFİKAR DİVANİ

18 Ekim 2013 Cuma

Aldanma Cahilin Kuru Lafına

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın kulu yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır

Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Dız dız eden her sineğin bal'olmaz
Peteksiz arının balı yalandır

İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşleği ameli hali yalandır

Cahil okur amma alim olamaz
Kamillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz

Sonra sana derler deli yalandır

                 AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Ağlayı Ağlayı Vardım Pınara

Ağlayı ağlayı vardım pınara
Kirli yağlığımı yuvermediler
Herkes destisini doldurdu çıktı
Bana da bi damla su vermediler

Elimde bir kadeh vardım kurnaya
hücum eylediler bana vurmaya
Elimdeki kadehimi kırmaya
Tutular bir kaçı koyvermediler

Al bu kadehini kaldır dediler
Gözünun yaşıyla doldur dediler
Bir fincan su verdik bildir dediler
Sanki ya verdiler ya vermediler

Çalıştım kadehim dolduramadım
Kimseye halimi bildiremedim
Gönlümün arzusunu aldıramadım
Dileğim hekime deyvermediler

Veysel bu sitemler canımı yaktı
Güzellerde eda yoktur naz kalktı
Herkes uç beşini aldı bıraktı
Beni de bir kere evermediler

               AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

6 Ekim 2013 Pazar

Ben Giderim Sazım Sen Kal Dünyada

Ben giderim sazım sen kal dünyada
Gizli sırlarımı aşikar etme
Lâl olsun dillerin söyleme yâda
Garip bülbül gibi ah ü zar etme

Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım sesimi sesine kattım
Bebe gibi kollarımda yaylattım
Hayali hatır et beni unutma

Bahçede dut iken bilmezdin sazı
Bülbül konar mıydı dalına bazı
Hangi kuştan aldın sen bu avazı
Söyle doğrusunu gel inkar etme

Benim her derdime ortak sen oldun
Ağlarsam ağladın gülersem güldün
Sazım bu sesleri turnadan m’aldın
Pençe vurup sarı teli sızlatma

Ay geçer yıl geçer uzarsa ara
Giyin kara libas yaslan duvara
Yanından göğsünden açılır yara
Yâr gelmezse yaraların elletme

Sen petek misali Veysel de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı
Ben babamı sen ustanı unutma

             AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Aşık Veysel'in Son Şiiri

Selam saygı hepinize
Gelmez yola gidiyorum
Ne şehir ne de köye
Gelmez yola gidiyorum

Gemi bekliyor limanda
Gideceğim bir ummanda
Gözüm kalmadı cihanda
Gelmez yola gidiyorum

Esim dostum yavrularım
İste benim sonbaharım
Veysel karanlık yollarım
Gelmez yola gidiyorum

            AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Anama

Dokuz ay koynunda gezdiridi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü anam

Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez

Doğurmuştu beni Sivas ilinde
Sivralan köyünde tarla yolunda
Acığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam

Ben yürürdüm am bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar düverdi
Hemen kucaklardı okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam

Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur dedi
Vatan sevgisini giyiiti anam

Tükenmez borcum var anama benim
Onun varlığından ıldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam

Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı, beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu, öğretti, büyüttü Anam

             AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Allah Birdir Peygamber Hak

Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası

Kürd’ü Türk'ü ve Cerkes'i
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi

Kuran'a bak İncil’e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp irk ayırmak
Hakikatte yüz karası

Bin bir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi

Yezit nedir, ne Kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi

Kimi ne çeker dilinden
Hem belinde hem elinden
Hayır ve ser emelinden
Hakikat bunun burası

Su alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir var varası

Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Haktan
Rahmet dile sen Allah'tan
Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola
Sen Allah'tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası...

            AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Ala Gözlü Benli Dilber

Ala gözlü benli dilber
Bir gün gelsen bize doğru
Seni sevdim can ü dilden
Çekme kendini naza doğru

Ne pervam var ne de perdem
Sanma beni hali bir dem
Söyler seni teller her dem
Kulak versen saza doğru

Aşığa zülfükar isen
Gülşende güle zar isen
Hakikatli bir yâr isen
Ben geleyim size doğru

Gönülleri bir edelim
Gayrileri biz nidelim
İkimiz de bir gidelim
Yürüyelim ize doğru

Bir gün için feryadı zar
Bülbül eder her dem seher
Aç sinemi gel gör ne var
Arttı derdim yüze doğru

Kafi derdim bir derd katma
Veysel’i yabana atma
Kerem eyle çok uzatma
Kavuşalım yaza doğru

           AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

27 Eylül 2013 Cuma

Ağlayalım Atatürk'e

Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı
Süleyman olmuştu mülke
Geldi ecel, can ağladı

Doğu batı cenup şimal
Aman tanrı bu nasıl hal
Atatürk'e erdi zeval
Memur mebusan ağladı

Atatürk'ün eserleri
Söyleyecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti, vatan ağladı

Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türke terketti
Döndü çarh devran ağladı

Bu ne kuvvet, bu ne kudret
Var idi bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnön'İsmet
Gözlerimiz kan ağladı

Tren hattı tayyareler
Tükler giydi hep kareler
Semerkantla Buharalar
İşitti her yan ağladı

Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşalin askerleri
Ordular tümen ağladı

Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalnız gidenler gelmez
Her gelen insan ağladı

Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil, düşman ağladı

            AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU

Cumhuriyet

Güneş gibi ışık olduk
Var olasın Cumhuriyet
Her işine aşık olduk
Var olasın Cumhuriyet

Vücuttaki kanımızı
Kutsal olan dinimizi
Sen eyledin canımızı
Var olasın Cumhuriyet
     
Güneş oldun başımıza
Toprak ile taşımıza
Erdik, ekmek aşımıza
Var olasın Cumhuriyet
     
Atamızdan armağansın
Seviyoruz yadigarsın
Halkımıza vefakarsın
Var olasın Cumhuriyet

Der ummanı geldik coşa
Türkiye’miz baştan başa
Bayrağınla sonsuz yaşa
Var olasın Cumhuriyet

               AŞIK UMMANİ ŞERAÇ

Bayraksızlar!

Bayraksızlar bayraksızlar
Yere düşse bayrak sızlar
Nerden bilsin kıymetini
Soysuz sopsuz bayraksızlar

Ne olurdu yazmasaydım
Ben bu kara yazıyı
Bilmeseydi namert soysuz
İçimdeki sızıyı

Yıldızların isyanı var
Hilâl taşıyan felek
Damla damla kan akıyor
Delik deşik bu yürek

Al rengine kara bağlar
Yastadır deli gönül
Aşık'ın olmuşum senin
Hastadır deli gönül

Renginde şehitlik gizli
Hilâlinde mana var
Yüreğimde saklamışım
Kurbanında kına var

Toprağa düşse yiğit
Ölüm güç verir bize
İnancıma teslim oldum
Zulüm güç verir bize

Uğrunda ölen yiğit
Kim ne bilsin ne kadar
Geriye ne can kaldı
Hepsini kurban adar

Yamacında gezindiğin
Şimdi dağlar ağlasın
Bayrağım hançerlendi
Şimdi çağlar ağlasın

Bayrak yere düşerken
Alkışlayan piçleri
Kahredecek Türk milleti
Destek veren güçleri

Susmayın ey milletim
Bayraksızda ar olmaz
Susar ise yiğitler
Vatan bize yar olmaz

Başı bozuk yaylada
Pusuları kurdular
İki yaşında yiğit
Kürşad'ımı vurdular



Bundan gayrı düşmanım
Bayrağa ters bakanlar
Artık hesap vermeli
Dağı taşı yakanlar

Meleküt aleminde
Destan olan can bizim
Dalgalansın bayrağım
Üstündeki kan bizim

Dört aylık bebeklere
Kurşun sıkan nerdesin
Nereye gidersen git
Öleceğin yerdesin

Hükmü ilâhi varsa
Belki korur Yaradan
Kan düşmanı olmuşuz
Çekilsinler aradan

Bu vatanın ekmeğii
Gözünüze durmalı
Yiğit bir can gelmeli
Sizden hesap sormalı

Sefai'yem yaşamak ki
Bundan gayrı ar gelir
Ay yıldızlı bayrağa
Bu yeryüzü dar gelir!

              AŞIK SEFAİ

Popüler Yayınlar