AHMED NEDİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AHMED NEDİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2013 Salı

ÇANAKKALE'NİN ÖLMEZ HATIRALARINDAN NAMAZ (*)


İngiliz’in vakit vakit gemilerden, siperden
Yine bolca gülle, bomba savurduğu bir gündü.
Hızlı hızlı geçiyordum, tehlikeli bir yerden
Birden bire gözlerime büyük bir şey göründü.

Böyle büyük gibi görünen şey küçücük bir insandı
Fakat bana çok dokundu, ayaklarım bağlandı.

Ateşlerin yaladığı bu düzlükten geçerler
Güllelerin cehennemlik yağmurundan kaçarken..
Yolun biraz kenarında, tek başına bir nefer
Pervasızca bombalardan, ateşlerden, her şeyden..

Kendisine süngüsünden bir mihrapçık kurmuştu.
Sonra onun karşısına namazına durmuştu.

Ne havada ıslık çalan.. ve düştüğü yerlere
Kızgın çelik dahmelerle ölüm saçan gülleler..
Ne semada ifrit gibi vızıldayan tayyare…
Ne dünyalık bir düşünce, ne bir korku, ne keder

Onun demir yüreğini oynatmaktan acizdi
Sanki toplar, şarapneller tehlikesiz, sessizdi!

Potinleri yanındaydı… Onun büyük saygısı
Kunduralı ibadeti görmüyordu muvafık.
Böyle temiz bir yüreğin bütün işi, kaygısı
Elbet Hakk’ın rızasına olmalıydı mütabık.

Kuru toprak üzerinde kundurasız kılınan
Bu namazın pek uygun bir kubbesiydi asuman

Bir çam ona gölgesinden yapmış idi seccade
Sanki Tekbir alıyordu, vakit vakit top sesi..
Gözlerinin sade akı beyaz kalan yüzünde
Parlıyordu, o sarsılmaz imanın gölgesi

Bir müslüman nasıl olur? Bu levhadan anladım.
Hürmetlerle yavaş yavaş sokuldum beş on adım

Başındaki kabalağın gölgesine gömülen
Süzük gözler dikilmişti o süngüden mihraba
Hakk’ın büyük divanında eli bağlı dururken
Artık o, can kaygısını almıyordu hesaba.

Allah Allah, bu ne yüksek bir imandır Ya Rabbi
Bir müslüman ne büyük bir kahramandır Ya Rabbi

Kahramandır çünkü toplar etrafında patlarken
Zerre kadar titremedi, namazını bozmadı.
Dört yanına ateş saçan, türlü türlü afetten
Sanki onu koruyordu bir meleğin kanadı.

Onun böyle tevekkülü bana pek çok dokundu
Yüreğimi bir şey ezdi… İki gözüm sulandı.

Ey madeni İngilizler! Daha varsa getirin
İnsanları, küme küme öldürecek şeyleri…
Getirin de şu cenneti, cehenneme çevirin
Bak onlar korkutur mu, bir müslüman neferi?
 
Bunu hala anlamıyor ne Hamilton ne Grey
Müslümanı korkutamaz Allah’ından başka şey.

Böyle dalgın, düşünerek geçerken ben yanından
Sağa sola selam verdi, namazını bitirdi.
Sonra biraz kımıldadı.. Ellerini-Yaradan
Tanrısına dua için – Gökyüzüne çevirdi.

Şimdi artık Allah’ına döküyordu derdini
Gözlerini kapamıştı.. Unutmuştu kendini

Tanrısına karşı boynu bükük duran bu nefer
Korku bilmez bir yiğitti… Hürmetlerle eğildim…
Duasına mutlak “amin” diyorlardı melekler.
Kendimi pek fazla gördüm, usul usul çekildim!

Ben giderken kulağıma değdi onun sadası:
(Allahümme salli ala seyyidina…) duası (**)

Çekilmiştim fakat hala geriye
Bakıyordum ne yapıyor o diye
Ben merakla, böyle durup bakarken
O doğruldu silkinerek yerinden
Tanrısıyla hesabını bitirdi
Süngüsünü kılıfına geçirdi
Gidiyordu.. arkasından seslendim
Dönüp, baktı cevap verdi: - Efendim
- Uğur ola, acelen ne hemşerim
 Biraz eğlen, gel cigara içelim
- Yok efendi affedersin işim var
Öyle çokluk eğlenemem vakit dar
- Adam sen de ne olurmuş, gel biraz
Şuracıkta oturalım..
- Olamaz.
Sonra belki yetişemem nöbete.
Burdan daha epey sürer şu tepe
Başka vakit görüşürüz İnşallah
- Selametle koç yiğidim Eyvallah
Fakat barı, şu paketi olsun al
- Eksik olma, tütün içmem, hoşça kal
- Bir söz daha: Neredesin?
- İleride
Kanlı sırtın önündeki siperde..
Böyle deyip şahin gibi süzüldü,
Sanki bir aslandı çözüldü.
Kanlı sırtın önlerinde eğlenirmiş bu aslan
Fakat bilmem bu toprağın kansız yeri neresi
Düşmanlar da şahittir ki, seller gibi çağlayan
Türk kanıyla yoğrulmuştur bütün dağı, deresi

Sen de işte o fedakar erlerdensin Ey yiğit!
Vazifen pek mukaddestir, ama durma hadi git

Adı neydi nereliydi? Soramadım kendine
Fakat onun Türk olduğu lisanından belliydi
Adı Mehmed Ya Ahmed’miş anlamağa hacet ne?
Oradaki yiğitlerin hepsi de bir halliydi.

Hepsi dindar, hepsi nazik, hepsi tosun, hepsi merd
Hepsinde de (düşman kini) bir onulmaz acı derd.

Selam size Ey Bursa’nın, Ankara’nın, Konya’nın…
Vatan için ölümleri şeref bilen evladı
Emin olun, sizden akan bir damlacık al kanın
Elemiyle bir milletin bütün ruhu kanadı.

Şimdi hala nerde görsem kabalaklı bir asker
Hatırıma gelir hemen namaz kılan o nefer.

                               AHMED NEDİM


(*) Şiirin birinci bölümü, Harp Mecmuası, Sayı: 4, s. 56-57'de tamamı Yeni Mecmua'nın 1915 Martında yayımlanan Fevkalade Nüshasında yayımlanmıştır.
(**) Allahümme Salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kema salleyte alâ İbrahime ve alâ İbrahime inneke hamidan mecid. ANLAMI: Allah'ım, Muhammed'e ve O'nun evlad ve yakınlarına, İbrahim ve evladına rahmettiğin gibi, rahmet. Muhakkak ki Sen, övülmeğe layık ve şanlısın. 
Kasım 1331 (1915)


Popüler Yayınlar